Dr. Müh Sedat Özkol'un yeni kitabı, '7 e Paradigması' çıktı.

Kitapta, 7 e Paradigması bağlamında hayata geçirilen Türkiye'nin ilk e-Belediye uygulama örneği olan "Kadıköy Belediyesi" ile ilk Yeşil Belediye uygulama örneği olan Maltepe Belediyesi projeleri anlatılıyor.
Dergimiz e-Belediye'nin kurucularından Dr. Müh. Sedat Özkol ile yeni kitabı; "7e Paradigması ile Geleneksel Belediye'den e-Belediye'ye / Yeşil Belediye'ye Dönüşüm" hakkında konuştuk...
Günümüzde; tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yerel yönetimler ve özellikle belediyeler çok hızlı ve çok çarpıcı bir değişim, dönüşüm sürecine girmiş ya da sokulmuş bulunuyorlar. Bu özgün süreç: "e-Dönüşüm" diye tanımlanıyor ve genellikle "e-Dönüşüm"den "Elektronik Dönüşüm" anlaşılıyor. Oysa; tüm kurum ve kuruluşlar için olduğu gibi; çağdaş belediyeler için de "e-Dönüşüm"; birbirinin olmazsa olmazı, "7 Dönüşüm Bileşeni"nden oluşuyor. Bu bileşenlerse, hiyerarşik bir düzen içerisinde; etik+ekolojik+ergonomik+elastik+estetik+ekonomik+elektronik olarak sıralanıyor. Ben buna "7 e Dizgesi / 7 e Paradigması" diyorum.
Diğer bir deyişle; "Geleneksel Belediye'den e - Belediye'ye Dönüşüm" için bu "7 Dönüşüm Bileşeni"nin birbirlerinin bütünleyicisi olarak; "bütünleşik" olarak bir arada, birlikte bulunmaları zorunlu. Burada dikkat edilirse "elektronik bileşen", 7 bileşenin sonuncusu olarak yer alıyor. Çünkü bu dönüşümdeki temel bileşen, her türlü kurum ve kuruluş için, "etik" bileşenidir. Yani önce kurumun kendisinin etik değerlere bağlı olması...
Dolayısıyla belediyelerin de etik değerlere bağlı olarak gelişme ve dönüşme zorunluluğu var. Günümüzde birçok kurum ve kuruluş içersinde belediyeler de son yıllarda değişti ama geçmiş dönemlerde belediyeleri genellikle etik değerleri zayıf olan kurumlar arasında görenler çoktu. Türkiye'de saygın kurumlar sayıldığında belediyeler en altta yer alıyorlardı. Ama belediyeler giderek olumlu yönde gelişiyorlar. Belediyelerin bilgi teknolojileri veya diğer ileri teknolojilerde dönüşümlerinde de yine etik değerlere dikkat etmek gerekiyor. Yani insan için teknik, insan için teknoloji... Örneğin illa en ileri teknolojiyi kullanacağız diye gerekmediği halde bir takım yatırımlar yapmak etik değil. Teknoloji insanın daha olumlu yaşayabilmesi için olmalıdır. Bu sebeple "7 e Paradigması"nda etik bileşen en başta, elektronik bileşen en sonda geliyor.
Ben bir yandan bu dizgeler ve yaklaşımlar çerçevesinde düşünür ve bir şeyler üretmeye çalışırken bir yandan da düşündüklerimi uygulamak isterim. Çünkü proje oluşturmak, projede yer almak, projeyi uygulamak mühendislerin özelliğidir. Bu sebeple 1999- 2000 yılında Amerika'da, belediye yönetimlerini yerinde görüp inceledikten sonra e- belediye konseptini geliştirdim.
Kadıköy Belediyesi Türkiye'nin ilk "e-Belediye" örneğidir
e-Belediye konseptinin Türkiye'de hayata geçirilmesi için de ilk olarak Kadıköy Belediye Başkanımız sayın Selami Öztürk ile görüştüm. Projeye olumlu yaklaşan Kadıköy belediyemizle Türkiye'nin ilk elektronik belediyeye dönüşüm projesini Kadıköy'de uyguladık. Bu projenin 4 teknik bileşeni ve bir insan kaynakları bileşeni vardı. En önemli bileşen olan insan kaynakları bileşeni kapsamında; belediye çalışanlarının; stres yönetimi, toplantı yönetimi, zaman yönetimi, e- belediye hizmetlerinin vatandaşa sunulması gibi bileşenleri yer alıyordu. Burada gündeme getirilen teknoloji bileşeni ise çevre dostu, az enerji kullanan bilgisayarların kullanımı ve geri dönüşümlerinin sağlanması üzerine kurulmuştu. Bu da belediyenin bilgi- işlem bölümünde yapılan bir dönüşüme karşılık geliyordu. Dikkat ederseniz burada söylediklerim aynı zamanda "Yeşil Belediye" ile de örtüşüyor. Bunun yanında belediyenin web sitesi bir "portal"e dönüştürüldü. O tarihlerde birçok belediyenin web sitesi vardı ama bu siteler interaktif değildi. Sık güncellenmeyen statik tanıtım sayfalarından oluşuyordu. Kadıköy her zamanki öncü yapısıyla ileriyi gördü ve portal tasarımını hayata geçirdi. Örneğin Kadıköylüler site üzerinden emlak ve çevre vergilerini yatırmaya başladılar. Başlangıçta güvenlik konusunda biraz tereddütler oldu ama daha sonra Kadıköy'deki mükelleflerin % 20- 30'u ilk yıl içinde kredi kartıyla ödemelere başladı. Yine web sayfasında Kadıköy'le ilgili her türlü gelişme güncel olarak yer almaya başladı.
Ardından teknik bileşenler kapsamında yer alan "elektronik doküman yönetimi" sistemi kuruldu. Doküman yönetiminde evrakların yaş imzaya kadar elektronik ortamda geliştirilmesi gündeme getirildi. İleride dijital imza gündeme geldiğinde ki geldi, artık bu, daha da ileri bir noktaya götürülecektir.
Sonra belediyedeki bütün bilgisayarlar birbiriyle bağlanarak, birimlerin birbirleriyle doküman paylaşımları sağlandı. Daha öncesinde bilgisayarların bir kısmı bir arada duruyordu, bir iş disiplini yoktu, kimin ne yaptığı belli değildi. Tozlu dosyalar içinde duran imar arşivi elektronik ortama taşındı; ilk elektronik imar arşivi uygulaması da Kadıköy'de uygulamaya geçti.
O sırada bu proje ana bileşenleriyle beraber devam ederken, -ana bileşenlerin tamamlanması 2 yıl sürdü- TÜSİAD ve Türkiye Bilişim Vakfı tarafından Türkiye çapında, yerel yönetimlerin de katıldığı "eTr" yarışması yapıldı, hala da yapılıyor. O yarışmaya Kadıköy Belediyesi de katıldı. Büyükşehir belediyeleri de dâhil olmak üzere Türkiye'deki tüm belediyeler arasında 2003 yılında "Türkiye Yerel Yönetimler Büyük Ödülü"nü kazandı.
Bu projenin tasarımı bir anlamda bana ait, gerek e-belediye konseptini gerekse elektronik imar arşivi uygulamalarını Kadıköy'e biz götürdük. Siz de biliyorsunuz; marifet iltifata tabidir, iltifatsız marifet zayidir... Bizim de marifetimiz varmış demek ki bize orada iltifat gösterildi. Ancak o projenin sahibi Kadıköylülerdir; Kadıköy Belediye başkanı ve çalışanlarıdır. O günden bugüne Kadıköy okul olarak birçok belediyeye bunları örnek olarak gösteriyor, anlatıyor.
Maltepe Belediyesi "Yeşil Belediye" Örneği
2000'li yılların sonuna doğru, dünyada hızla yeşil teknoloji, yeşil yaşam boyutu gündeme gelmeye başladı. Ben de "yeşil belediye konsepti de olabilir mi?" diye düşünmeye başladım. Bunu araştırdım ve "Yeşil Belediye" konseptinin 90'lı yılların sonuna doğru Amerika'nın Güney'inde Florida'da ve o çevrelerde başlayan bir süreç olduğunu gördüm. Orada birçok belediye yeşil belediye konseptine uyumlu olmak için çalışmış ve bununla ilgili standartlar geliştirmiş. Oradan öğrenmek istedim ancak kendi değerlerimizi de dikkate almak gerekiyordu.
Çünkü "yeşil" deyince buna politik değerler de verenler oluyor, mavi masa, yeşil masa, beyaz masa vs. Yeşil hem çok güzel bir renk, çünkü hayatı tanımlıyor, hem de kendi inançlarımızla uyumlu; yeşil camii, yeşil türbe gibi... Dilimizde, atasözlerimizde var, yeşili seviyoruz. "Yeşil belediye" deyince sadece ağaç, çiçek, böcek değil, yeşil belediye hizmetleri sunan bir belediyeyi algılamamız gerekir diye düşündüm. 7 e paradigmasının ikinci bileşeni olan ekolojik bileşen tam da burada gündeme geliyor. Buradan yola çıkarak "yeşil belediye" konseptini geliştirdim ve bir ön proje tasarımı yaptım. Bu tasarımımı da Maltepe Üniversitesi'nde hocalık yaptığım sırada, olumlu ve değerli çalışmalardan tanıdığım; Maltepe Belediyesi'nde de görev yapmış daha sonra da Maltepe Belediye Başkanı seçilmiş Prof. Dr. Mustafa Zengin Hocamıza anlattım. Görüşmeler o kadar hızlı bir şekilde gelişti ve ivme kazandı ki, başkanın bu hızlı algılama ve karar verme sürecini kendisine sormuştum. Şöyle dediklerini hatırlıyorum: "Hocam ben mühendislerden daha çabuk algılarım. Ben kalp ameliyatları yapan bir hocayım, yüzlerce kalp ameliyatı yaptım. İnsan hayatı önce Allah'ın sonra bizim elimizdeydi. Ekiple birlikte hemen karar vermek durumundaydım. O kararlar, bir mühendisin verdiği kararlara kıyasla daha acil ve önemliydi. Ben bu sebeple sizin söylediklerinizi mühendislerden daha çabuk kavrayabiliyorum".
Yeşil belediye projesi Maltepe Belediyesi'nde uygulamaya konuldu. Yeşil belediyenin de ana bileşenleri var, onları şöyle özetlemek mümkün: Bilgi- işlem Müdürlüğü'nde bir yeşil dönüşüm. Orada çevre dostu bilgisayar sistemlerinin kullanılması ve faydalı ömürleri bittikten sonra elektronik geri dönüşüm borsasına verilmesi... İkincisi, daha az enerji tüketen sistemlerin kullanılması. Üçüncüsü sanallaştırma denilen bir sistem, aynı miktardaki bilgisayarla belki onun 2- 3 katı sistem verimliliği alabiliyorsunuz.
Bunun dışında belediyenin merkez binasında ve Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde de rüzgâr ve güneş enerjisinden yararlanarak aydınlatma, ısıtma, soğutma, iklimlendirme yapılacak. Halen onun projeleri hazırlanıyor. Ayrıca, büyük parklarında ve ana caddelerinde LED teknolojileri ile güneş enerjisi kaynaklı aydınlatmalar gündeme getirilecek. Ama tüm bunlardan daha da önemlisi belediye çalışanlarına özel olarak "yeşil belediyede, yeşil yakalı çalışan eğitimleri" verildi. Bu eğitimlerle onların sahip oldukları bilgi, birikim ve deneyimlerin yükseltilip, muktedir olmaları amaçlandı. Ben de belediyeyi daha iyi tanıma fırsatı buldum; hangi departmanlarda fazla stres var, stresler neden kaynaklanıyor, vatandaşlarla ilişkileri nasıl? Edindiğimiz veriler üzerinden, onlara eksik ve yanlışlıkları göstermeye, bilgi ve becerilerini geliştirmeye çalıştık. Şimdi kendilerini yeşil belediyede çalışan, yeşil yakalı bir belediye çalışanı olarak görme yolundalar.
Bunlar benim iftihar ettiğim iki büyük projem: Kadıköy Belediyesi'nde yaptığımız ve ödül alan "e-Belediye Projesi" ve Maltepe Belediyesi'nde yaptığımız, halen devam eden "Yeşil Belediye Projesi". O da herhalde tamamlandığında birçok ödül alacaktır.
Osmanlı medeniyeti, ışıl ışıl bir şehir medeniyetidir
Bu projeleri yaratan birikimler aslında bizim kendi birikimlerimizden de kaynaklanıyor. Geçmişimize baktığımızda Osmanlı medeniyeti, ışıl ışıl bir şehir medeniyetidir. Biz bir şehir medeniyetinden geliyoruz.
Örneğin İstanbul Osmanlı'dan önce zaten Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkentiydi. 1000 yıllık bir şehirdi. Biz onu miras aldık. Ancak Bizans 1453'te alındığında çok az insanın yaşadığı harabeye dönen bir yerdi. Fatih Sultan Mehmet oraya yeni nüfus, yeni imar, yeni kültürel yaklaşımlar getirdi ve oradaki Ortodoks Kilisesi'ne sahip çıkarak onların da gelişmesini sağladı. O zaman Dersaadet veya İstanbul dediğimiz kent, silah gücüyle alınmış gözükse bile; kültürle, insanlıkla kucaklanarak alındı, geliştirildi ve yeniden dünya merkezi oldu. Mesela bir Kapalı Çarşı modeli, yüzlerce yıl evvel çok çağdaş bir ticaret ortamının yerleştirildiği bir yer. Unkapanı, Mısır Çarşısı da böyle... Kendi içinde günümüze göre çağdaş bir yerel yönetim modelini gerçekleştirmiş. Belediye hizmetleri bizim bildiğimiz anlamda olmamasına rağmen, her mahalle oradaki "beledii" hizmetlerden kendini sorumlu hissediyor. Oradaki vakıf vasıtasıyla, mahallenin akil kişileri vasıtasıyla ki bunların arasında imamlar ve kadılar var, mahalleli kendi kendini yönetiyor, çöplerini kendi aldırtıyor, yollarını kendi yapıyor, suları kendi getirtiyor, komşuluk ilişkileriyle yaşam canlı sürüyor. Bize kent yaşamı yabancı değil, biz böyle bir kent uygarlığından geliyoruz. Eski Osmanlı evlerinde ki onların uzantılarından birinde ben de çocukluğumu ve gençliğimi yaşama imkânı buldum. Üsküdar'da bir Rum Kilisesi'nin akareti denilen yerde bitişik ahşap evler ve arkada bahçesi var; ahşap evin içersinde sarnıç var, mutfak var, oradaki yaşam bir Japon evi gibi tasarlanmış. Az eşyayla yaşam kaliteli olarak sürüyordu ve tüketim çılgınlığı yoktu. Kurnalar, sarnıçlar kullanılıyordu. Ben böyle bir yaşamdan geldim, aynı mahalle içinde zengin ve dar gelirliler birlikte yaşayabiliyordu. Ayrım yoktu, şu anda duvarlar örülüyor, yüksek geliri olan vatandaşlar kendilerini yaşamdan bir anlamda yalıtıyorlar; havuz var, tenis sahası var, oraya gidenlerin babaları ve dedeleri de zaten hep tenis oynardı!
"7e Paradigması ile Geleneksel Belediye'den e-Belediye'ye / Yeşil Belediye'ye Dönüşüm"
"Bir şehrin ne kadar medeni olduğunu kaldırımların yüksekliğine bakarak görebilirsiniz" demişti bir hoca. Eğer kaldırımlar yüksekse o şehir uygarlıktan uzaklaşıyor. Çünkü kaldırımlar insanların yürüyeceği yerler, rahat ve konforlu olması lazım. Mesela engelliler için yapılması gereken çalışmalar var, onlar henüz gündeme gelmiş değil.
Bütün bunları görünce, bir kitap yazılabilir mi diye düşündüm. 7 e paradigması ile veya doğrudan doğruya yeşil belediye ile ilgili... Kısmet oldu; e-Belediye projesi ödül aldı, yeşil belediye projesi de uygulamaya geçiyor şimdi. Onları birleştirerek; "7e Paradigması ile Geleneksel Belediye'den e-Belediye'ye / Yeşil Belediye'ye Dönüşüm" adında bir kitap yazdım, bu kitap Doğa Yayıncılık tarafından çıkartıldı.
Bunun içinde bazı bölümler var; her bölüm kendi içersinde bir bütündür. Burada mesela "Doğa, tarih, kültür, insan, gelecek dostu belediye: Yeşil Belediye", "Yeşil Kentli" gibi tanımlar var. Sadece ağaca, çiçeğe, böceğe değil, tarihe, kültüre, sosyal yaşama da saygılı olan bir belediye anlayışından bahsediyoruz, ancak o zaman yeşil olursunuz. Sadece ağacı koruyarak değil temel korunması gereken şey insan, insanla beraber onun sosyal çevresi, tarihsel perspektifi, kültürü bütün bunların korunması ve geliştirilmesi gerekiyor. İçersinde yeşil yaşamın ne olduğuyla ilgili yaklaşımlar var. Sonra, "Geleneksel Teknolojiden Yeşil Teknolojiye", diye bir bölüm var; o bölüm teknolojiyle ilgili bileşenleri kapsıyor ama belki de daha önemlisi e- Belediye'de de, Yeşil Belediye'de de "Geleneksel personelden çağdaş insan kaynaklarına, yeşil yakalı çalışana dönüşüm" diye bir bölüm var. Arkasından da gerek Kadıköy Belediyesi'nin gerekse Maltepe Belediyesi'nin proje bileşenleri burada veriliyor. Türkiye'nin ilk yeşil belediyesi Maltepe Belediyesi, Türkiye'nin ilk entegre belediyesi Kadıköy Belediyesi diye de anlatılıyor.
Türkiye öyle bir ülke ki! Tabii insan kendi ülkesini kendi toprağını seviyor ama kimi zaman da kızıyor; çok sevdiği için kızıyor. Türkiye'nin bir yazgısı var, tarihinden gelen sosyal bir determinizm olarak söylüyorum; Türkler büyük olmaya yazgılılar. Büyük olmazlık edemiyoruz. Osmanlı'dan küçüldük, onun belki 1/10'u kadar bir coğrafyaya girdik Anadolu ve Rumeli'siyle beraber. Ama sahip olduğu tarih, kültür, insan, gelenek, görenek birikimi gerek Ortadoğu'da gerek Avrasya'da gerekse Kafkasya'da veya Balkanlar'da Avrupa'da Kuzey Afrika'da Türkiye bir varlık, hem ticari, hem ekonomik, hem kültürel hem de tarihsel olarak bir varlık. İnsan olarak bir varlık. Türkiye'ye baktığımızda onlarca kaliteli üniversite var, 300.000'e yakın mühendis ve mimar var, bunların hiç değilse 100.000'i çok nitelikli mimar ve mühendisler. Mühendis ve mimar odaları var, bunun yanında tabipler odası, barolar var.
Türkiye çok büyük gelişmelere hazır. Türkiye yeniden doğmak üzere! Yok etmek için çalışan güçler var, dünyanın her yerinde bu olur tabii. Bu bir yazgı. Bu kitap da o bağlamda Türkiye'nin mevcut ve potansiyel büyüklüğüne bir katkıda bulunmak üzere yazıldı. Ben diyorum ki acaba tarihimizden aldığımız gelenek ve göreneklerimizle 7 e Paradigması bu büyük Türkiye'nin oluşumunda küçük de olsa bir katkıda bulunabilir mi? Bu kitapta böyle bir iddia var. Eski yazarlarımızın kitaplarının sonunda şöyle der: Ben burada doğru bildiğimi, doğru olduğunu sandığım şeyleri yazdım, şüphesiz doğrusunu Allah bilir. Bu kitapta da benim bildiğim doğrular var ama şüphesiz doğrusunu Allah bilir.