Header Reklam
Header Reklam

İlklerin Belediyesi Nilüfer Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey;‘Türkiye Bizi İzlemeye Devam Etsin’

10 Temmuz 2008 Dergi: Ocak-Şubat 2006
İlklerin Belediyesi Nilüfer Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey;‘Türkiye Bizi İzlemeye Devam Etsin’ Büyükşehir belediyelerinin dahi; yapmaya değil, düşünmeye bile cesaret edemeyeceği çok önemli atılımları gerçekleştirdi. Sadece Türkiye’deki değil; dünyadaki, Avrupa’daki belediyeler için örnek oluşturdu ve oluşturuyor.

Kuşkusuz; her büyük başarıda olduğu gibi, Nilüfer Belediyesi’nin başarılarının temelinde de ‘İnsan’a Hizmet’i hedef alan bilgili, bilinçli, inançlı çalışmalar, uygulamalar, ‘Projeler’ ve tüm bu çalışmaları gündeme getiren, yönlendiren, motive eden ‘Öncülük ve Önderlik’ ögesi var. Olmak zorunda.

Onun içindirki e-Belediye Dergisi olarak, savunduğumuz ilkeleri, ‘İlkler’ şeklinde yaşama geçiren Nilüfer Belediyesi’nin başarılarının arka planını, temel bileşenlerini tanımlayıp diğer belediyelerle paylaşmak istedik. Bu bağlamda, kendisini belediye başkanından önce ‘Kent Yöneticisi’ olarak tanımlayan İnşaat Yüksek Mühendisi Sayın Mustafa Bozbey’le ‘Çok Açık Sözlü’ bir söyleşi yaptık; Nilüfer Belediyesi’nin başarılarında Sayın Bozbey’in ‘Öncülük ve Önderlik’inin yanında; Nilüfer Belediyesi çalışanlarının ve tüm Nilüferliler’in ortak ve gönüllü eylem ve katkılarının belirleyici olduğunu, ‘Somut Örnekler’ ile, yerinde öğrendik.

İşte ‘Öğrendiklerimiz’:

e-Belediye: Sayın Bozbey, belediye hizmetlerine nasıl bakıyorsunuz?

Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey: Önce biz bir kent yöneticisiyiz. Belediye başkanından önce, belde halkı adına kenti yöneten, onlar adına hareket eden, onlara hizmet eden bir kurumun başında olan kent yöneticisiyiz. Ama bir kent yöneticisinin mutlak surette ileriye dönük olarak, o kenti nasıl taşıyabileceğine dair hem görüşleri hem düşünceleri hem de birikimleri olması lazım. Yani hem varlık sebebimizin hem değerlerimizin hem de hedeflerimizin olması gerekiyor. Hedefleri olmayan kişinin bir yere ulaşması mümkün değildir.

Biz de Nilüfer’in sadece Bursa’da değil; sadece Türkiye’de de değil; Avrupa’da ve dünyada isminin duyulmasını istiyoruz. İsmini duyururken de farklı hizmet anlayışıyla, o kentte yaşayanların mutlu olduğu, ayrıcalıklı olduğu, yaşamaktan keyif aldığı bir ilçe olarak duyurmayı istiyoruz. Bu bakış açımızla 1999’da göreve geldik. Göreve geldikten sonra bizim için Nilüfer eğitim-bilim kenti olmalı, spor kenti olmalı, kültür-sanat kenti olmalı dedik. Üçlü sacayağı diye de tanımlayabileceğimiz bu hedefler üzerine projelerimizi oturtmaya başladık. Yani Nilüfer bir dünya kenti olacaksa, hem eğitim ve bilime olan katkısıyla hem kültür ve sanata olan inancıyla hem de her yönüyle spora olan desteği ile olmalıdır. Böyle bir amaç doğrultusunda bu özlem içersindeyiz.

Örneğin sporda, yediden yetmişe tüm Nilüferliler’e spor yapma imkanı sağlamak; onlara bunu bir alışkanlık olarak kazandırmak, zamanla birbirlerini daha iyi tanımalarını, birbirleriyle kaynaşmalarını, sağlamak bu hedefimize hizmet olacaktır. Okullarda çocuklarımızın, gençlerimizin oynayabileceği takımlar kurmak, o takımlarda oynamalarına öncülük etmek, ya da halkımızın katılabileceği spor yarışmaları düzenlemek yine hedefimizin gerçekleşmesini sağlayacaktır. Bunları gerçekleştirmek adına bir çok projemiz, çalışmamız ve görevlerimiz var bizim.

Bu inanç ve hedeflerle çıktığımız yolda ikinci dönem de seçilmeyi başardık. Bu sonuçlar bizim Nilüfer Belediyesi olarak, 1999’dan 2004’e kadar halkımıza sunduğumuz hizmetlerin, yaptığımız farklı projelerin, Nilüferliler tarafından takdir edildiğinin bir göstergesi oldu. Ve vatandaşımız bizi ikinci kez seçerek bu göreve getirdi. Nilüferliler’den aldığımız bu güvenle çalışmalarımız devam etti ve bir çok ilk projeyi gerçekleştirdik. ‘İlklerin Belediyesi’ olmak da bizi Türkiye’de belli bir noktaya getirdi.

e-Belediye: İlk olmayı hedefleyen anlayışınız önemli başarıları getirirken, riskleri de beraberinde getirmiyor mu? Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Mustafa Bozbey: Hedeflerimiz olduğu için bu ilkler oluşuyor. Genç bir çalışma kadromuz var. Bu kadromuzdan da çok önemli oranda öneriler alıyoruz. Ayrıca Nilüferliler’den de öneriler alıyoruz. Hatta ben gördüğüm herkesten işadamından, yurtdışına giden insanlardan, kahvehane toplantılarında halkımızdan, herkesten öneriler alıyorum. Onlara söylüyorum, soruyorum bize önerin, bizim göremediğimiz her şeyi sizler daha iyi görüp düşünürsünüz diye. Eğer önerileriniz Nilüfer’in yararına ise bunları uygulayalım ve sizin önerileriniz olarak tarihe geçsin diye. Nitekim bu şekilde birçok ilk projemiz oluyor.

Öte yandan tabii ki ilkleri uygulamak zordur. Eğer neticede faydası zararından çok ise hedefinize yaklaşmış oluyorsunuz Ama zararı faydasından çok olur ise o zaman da çok zor duruma düşme riskiniz var. Biz bu riskleri alırken hep şunu düşündük: Vatandaşa olan, Nilüferliler’e olan faydasına baktık. Eğer Nilüferliler’e faydası varsa hiç çekinmeden uyguladık. Zaman zaman uygulamalarımızdaki bazı unsurlar yasalarda olmayabilir, yasaların sağına soluna sapmış olabiliriz. Ama uyguladığımızda gördük ki Nilüferliler’in faydasına, Nilüferliler’in hayatını kolaylaştıran bir hizmet. Ve ilk biz koymuşuz. Bu da hem bizi umutlandırıyor hem de vatandaşımızı o kentte yaşamaktan mutlu kılıyor. Onlardan aldığımız bu feyizle, gereğini yapmaya çalıştık, yapmaya da devam edeceğiz. Böyle, riskli ama vatandaşın yararına çalışmalarımızda vatandaşımız da belediyesine, bizlere sahip çıkıyor, bizi destekliyor, yalnız bırakmıyor.

Ama ben burada ‘Sahip Çıkma’ konusunda şunu da özellikle dile getirmek istiyorum: Ben her zaman vatandaşıma, ‘bana değil de, Nilüferliler olarak koltuğa sahip çıkın’ derim. Eğer Nilüferliler, koltuğa oturana değil de, koltuğa, o makama sahip çıkarlarsa, makamın önemine uygun, nitelikli, kendilerine yön verecek, arzu ettikleri projeleri uygulayacak insanı getireceklerdir. Doğrusu da bu şekilde olmalıdır. Dolayısıyla vatandaşıma ‘hep koltuğa sahip çıkın’ diyorum. Biz bu gün varız; yarın yokuz. Makamın gerektirdiği ve özellikle de vatandaşın hakettiği niteliklerde insanların bu görevlere gelmesi gerekiyor. Biz de böyle olma gayreti içersindeyiz.

Yine yola çıkışımızla ilgili olarak başta üç hedefimizden bahsetmiştim. Şunu da hemen eklemeliyim; bu üç ayaklı sacayağının tepesinde de bizim için daima insan var. ‘İnsan Odaklı Anlayışımız’ var. Yani ‘Önce İnsan’; onun altında da üç ayaklı sacayağımız var. Yere sağlam basan üç ayak; eğitim-bilim kenti, kültür-sanat kenti ve spor kenti. Böyle bir anlayışla yola çıktığımız için projelerimizi de hep insanı hedef alan, insana odaklı olarak yapıyoruz. Zaten insanı hedef alan ve insanı nirengi noktası yapan her projede, her uygulamada, doğal olarak insana karşı hiçbir şey olamaz. Bu hedeflerle yola çıkılıyorsa başka türlü yürümeniz mümkün değildir. Örneğin biz yol yapıyoruz arabayı, lastiğini düşünmeden önce aklımızda insan var. Nasıl bir yerden bir yere ulaşacaktır? Hangi seçenek onun için daha yararlıdır gibi. Sporda da insan, kültür-sanatta da insan, bilimde de eğitimde de insan. Yani bütün çalışmalarımızı önce insan felsefesiyle yürütüyoruz ve bu anlayışımız devam edecektir.

e-Belediye: ‘İlkler’ aynı zamanda ulusal ve uluslararası ödüller getiriyor; bu nasıl oluyor?

Mustafa Bozbey: Almış olduğumuz ödüller başarımızın bir simgesi, takdir edildiğimizin göstergesi. Ama bu ödülleri aldık, kabuğumuza çekilelim, bunlar bizi taşır, bir şey yapmamıza gerek yok demiyoruz. Böyle bir anlayışımız böyle bir düşüncemiz hiç olmadı. Bizim için esas olan halkımızın yararına çalışmak, daima yeni projelerle karşısına çıkmak ve başarıya ulaştırmak. İşimiz devamlılık ve sürekliliği gerektiriyor. Biz de bunu yapma, başarma arzusundayız. Doğal olarak her başarıda olduğu gibi ödüller de bu gayretlerin bu başarıların sonucunda geliyor. Onlar bizi mutlu eden şevkimizi artıran birer simge.

Öte yandan Türkiye’de 3225 tane belediye var ve biz tüm bu ilklerimizle onlar için de önderlik yapmayı arzu ediyoruz. Nitekim her türlü bilgimizi deneyimimizi paylaşmak üzere 24-25 Kasım 2005 tarihlerinde ‘Deneyim Paylaşım Toplantısı’ yaptık. Ülkemizin bir çok ilçesinden belediye başkanlarımız, belediye çalışanlarımız geldi. Burada kendi çalışmalarını, deneyimlerini anlattılar. Biz de Nilüfer Belediyesi olarak kendi çalışmalarımızı paylaştık. Bundan sonra da böyle toplantılarla paylaşmaya devam edeceğiz. Bunu bir görev olarak üstleniyoruz. Diğer yandan AB sürecinde olan bir ülkeyiz. Şahsen ben AB’nin kendi politikalarını bize dayatmasına, empoze etmesine de karşıyım. AB ye böyle girmek istemiyorum. Halkımın kendi dinamikleriyle, eğitimiyle, bilime olan saygısıyla, kültür ve sanatı özümsemiş, sporda başarılara imza atmış yapısıyla, belli bir yere gelmiş bir toplum olarak, AB’ye girmek istiyorum. Gelişmiş bir toplum olarak girmek, yutulmak ve yutmak için değil, eşit olarak, eşit kulvarda mücadele etmek için girmek istiyorum. Benim anlayışım bu, aksi zaten karakterimize sığmaz bizim.

Ödüller konusuna dönersek şunları da eklemek istiyorum. 2000 yılında Kalite Yönetim Programı’na başladık. 2000 Haziranı’nda da ilk defa Bursa’da Kalite Yönetim Belgesi’ni alan kurum olduk. Tabii Kalite Yönetim Sistemi’ni uygulamak için kolay yola çıkılmadı. Bu yolda başarılar da çok kolay gelmedi. Yıllardır alışkanlığa dönüşmüş davranışları olan çalışan grubunu değişime, dönüşüme tabii tutuyorsunuz. Bir çok arkadaşımız bu işe başlarken; ‘bu bize ne getirecek? Başkan da hayal kuruyor, Nilüferliler’in hayatına ne getirecek?’ dediler. Ben özellikle, çalışan arkadaşlarımızla, müdürleri olmaksızın toplantı yaparım. O toplantılarda, arkadaşlarımızın bir çoğu söylediler bunları; ‘ne getirecek bu bize, bizim hayatımızda ne değiştirecek?’ diye.

Ama birçok şeyi aştık. Bu çerçeve de her türlü eğitimi aldık; tek tek olsun, gruplar halinde olsun, davranış eğitiminden tutun da hukuk eğitimine kadar. 2 yıl 5 ay sürdü bu eğitim programlarımız. Çalışanlarımızla ilgili eğitimlerimiz hala da devam ediyor. Sonra hep birlikte gördük ki, bu süreçlere uyduğumuz sürece ne yapacağımızı biliyoruz. Hangi sürede, nasıl daha iyi sonuçlar alacağımızı biliyoruz. Daha önceleri çalışanlarımız ne yapacaklarını pek bilemezdiler, ne zaman yapacakları, hangi sürede, nasıl sonuçlar alacakları konusunda belirsizlikler vardı. ‘Dur bakalım, 30 gün süremiz var 30 günde biter herhalde’, diye kenara konulabiliyordu.

Sistem uygulanmaya başladıktan sonra o direnen arkadaşlarımızdan bir çoğu farklı düşünmeye başladı. Sonrasında yaptığımız toplantılarda bana da gelip düşüncelerinin nasıl değiştiğini anlattılar. Arkadaşlarım bu işe başlarken farklı düşünmelerine rağmen, el ele, kol kola, göz göze, dirsek dirseğe çalışmayı da sürdürdüler. Böyle olmasa biz bunu da diğer başarılarımızı da gerçekleştiremezdik. Şimdi kendi kendimizi disipline etme sorumluluğu oluştu. Bir bilinçlenme yaratıldı.

Neticede yapmış olduğumuz çalışmaların meyvesini aldık ve 2000 Haziranı’nda Bursa’da İlk defa Kalite Belgesi olan kurum olduk.

2003 yılının Haziran ayında da Ankara’da her yıl, ODTÜ Kültür Merkezi’nde yapılan Kamu Kalite Kongresi’nde, Kamu Kalite Ödülü’ne aday olduk. Yapmış olduğumuz çalışmaları incelediler, öz değerlendirme raporlarımızı sunduk. Ve burada da Türkiye’de ilk defa bir belediye, Nilüfer Belediyesi, Mükemmellikte Yetkinlik Belgesi aldı. Bu da çok önemli bir başarıydı. Aynı zamanda bizim ulusal boyutta aldığımız ilk ödülümüzdü. Böylece kalite yönetim sistemleriyle ilgilenenler; resmi kurumlar olsun, belediyeler olsun, kaliteye gönül verenler Nilüfer Belediyesi’ni tanıdılar.

Biz dedik ki yine daha ileriye bakalım; kendimizi sınayalım. Avrupa arenasına çıktık. Avrupa Kalite Yönetim Vakfı’nın (EFQM) düzenlediği yarışmaya katılıp aday olduk. EFQM’in bu yarışması; kalite yönetim sistemleriyle, bilişim sistemlerini, yani elektroniği birbirine entegre eden sistemlere yönelikti. Bizim elektronik altyapımız da çok güçlüydü. Çünkü biz 1999’da göreve geldiğimizden beri çalışmalarımızı ısrarla sürdürmüştük. Hala da devam ediyoruz. Yarışmada finale kalınca EFQM bizi tekrar davet etti. Orada bize; ‘Çalışmalarınızı inceledik ve sizi buradan ödülsüz göndermek istemiyoruz. Ama bizim programımızda özel ödül diye bir şey yok. Öyle şeyler yapıyorsunuz ki inanamadık. Acaba bunlar gerçekten yapılıyor mu diye tereddüt ettik, yapıldığını görünce, EFQM olarak ilk defa, size jüri özel ödülü vermek istiyoruz’ dediler. Sonrasında 2004’ün 15 Kasım’ında Almanya’nın başkenti Berlin’de 3000 kişinin bulunduğu salonda ödül açıklandı. Yerel ve kamu kuruluşları jüri özel ödülünü kazandık. İlk kez verildi ve biz de alan ilk belediye olduk. Aslında orada büyük ödülü de alabilirdik. Diğer başvuran kurumlar tek bir birimlerinin iyileştirmelerini yapıp, öz değerlendirmeleriyle nereye getirdiklerini ölçerek, aday olmuşlar. Ama biz belediyenin tümüyle girmişiz, daha ağır işle girmişiz. Sonuçta çok gururlandık tabi. Nilüfer adına, Bursa adına, yani Türkiye adına gururlandık.

Ödüllerimizin en yenisi de ‘e-Dönüşüm’ projesi ile 1 Aralık 2005’te aldığımız ‘e-Tr’ ödülüdür. Elektronik yatırımlarımızla, altyapı güncellemelerimizle ‘e-Tr Elektronik Türkiye Yarışması’nda; ‘e-Yerel Yönetim Hizmetleri’ kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldük. Son ödülümüz de o. Nilüfer Belediyesi ödüllere doymayan doymayacak olan bir belediye. Daha iyisini yapmak, daha iyiye varmak adına yaptığımız çalışmalarımızın bir sonucu bunların hepsi. Tüm arkadaşlarımızın, çalışanlarımızın ve Nilüferlilerin katkılarıyla olduğunu da unutmamak gerekir. Bunu başaranlar elbette, Nilüfer Belediyesinin değerli çalışanları. Bu ödüle gerçekten layık onlar. Ben onlar adına bu ödülleri kaldırıyorum.

e-Belediye: Belediye çalışanlarınız da size karşı büyük bir bağlılık ve sevgi var. Nilüfer Belediyesi çalışanlarının bu sevgisini nasıl sağladınız, onların motivasyonları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Mustafa Bozbey: Belediyeler kurum olarak  halka en iyi hizmeti sunmak zorundadır. Bu kurumda çalışan her birey de bunu hissetmelidir. Ancak zorla da hissettiremezsiniz, belli kuralları vardır. Personele olan yaklaşımınızla, yönlendirmenizle, bazı konularda onlara yardımcı olmanızla; yani bir ekip mantığı ile, onları dönüştürerek, dışarıya daha iyi hizmet vermelerini sağlayabilirsiniz. Çalışanlarınızın motivasyonunu maddi anlamda katkılarla yükseltebilirsiniz; ama, her şey maddiyat değildir. Benim tüm personelim çok değerlidir. Onlara değerli olduklarını da hissettireceksiniz. Nilüferliler de çok değerlidir. İkisini de birbirinden ayıramam. Nilüfer’de oturan insanlara, Nilüferliler gibi bir topluluğa hizmet etmek de benim için bir ayrıcalıktır. Çalışanlarımız da zaten, Nilüfer Belediyesi’nde çalışmak ayrıcalıktır diyorlar. Neticede ailenin içerisi ne kadar mutlu, ne kadar huzurlu olursa, dışarıya da o kadar yansır. Hizmet anlayışları da vatandaşa olan davranışları da  çok daha sağlıklı ve güzel olur. Bu anlamda bizim için ailemiz çok önemli ve dayanışmamız da kuvvetlidir.

e- Belediye: Belediye çalışanlarınıza sağladığınız ‘İlkleriniz’ de var. Bunlardan biri de memurlarınızla yaptığınız sözleşme. Bu konuda neler söyleyeceksiniz ?

Mustafa Bozbey: Ben 1999’da göreve geldikten sonra, müdürlerimizle her hafta toplantı yapmaya başladım. Hala da yapıyorum. Ama ilk toplantımızda şunu söyledim. Benim için sizin şu veya bu düşüncede olmanız değil; önce insan olmanız önemlidir. Biz burada birlikte çalışacağız. Birimleri gezerken, tanışırken de maaşlarını sordum; personelin ortalama maaşı nedir ne değildir; diye. Sonra müdürler toplantısında dedim ki, arkadaşlar sizi ve çalışanlarınızı motive edecek, verimliliği artıracak bir şeyler yapmamız lazım. Bunu manevi olarak yaparız. Ama maddi anlamda da katkı sağlamamız gerekir ki daha gerçekçi olsun. Yaptığı işin karşılığını gördüğü zaman işine daha sağlam sarılsın, vatandaşa daha iyi hizmet etsin. Onun görevidir;  ama, diyelim ki ailesinde problem var ve maddi gücüde yetmiyor, bu katkılar onu rahatlatacaktır ve onun motivasyonunu yükseltecektir. Dolayısıyla daha da verimli çalışacaktır.

Bu amaçla önce NİLVAK’ı kurduk. Belediyenin kurması yasal olarak mümkün olmadığı için ayni ve nakdi sermayemizi koyarak, eşimle birlikte kurduk. Vakıf yoluyla zaman zaman da olsa personelimize katkı sağlarız diye düşündük. Bayramlarda, yılbaşlarında, tatillerde katkı sağlamaya başladık. İşçilerimizle sözleşme yapabiliyoruz; ama, memurlarımızla yapamıyoruz. İşçilerimizin maaşları daha iyi olduğu için onlar tatile gidebiliyor, memurlarımız gidemiyorlardı. Memurlarımızı da tatile göndermeye de başladık. Bir grubu bu sene diğer grubu öbür sene gönderiyoruz. Bu şekilde dört sene içinde iki kez aile boyu tatil yapma imkanına sahip oldular. İnanın bana bu kurumda 20 senedir çalışan arkadaşlarımız var ve daha denizi görmemişler. Aileleriyle hiç tatil yapmamışlar. O arkadaşlarımızın, mutluluğunu gördükten sonra duygulanmamak mümkün değildir. Aldıkları maaşlarla ancak ailelerini geçindiriyorlar. Biz onları aile boyu kiraladığımız yerlere gönderiyoruz. Ona bu fırsatı veriyoruz. Ve diyor ki önemli değil, ben daha fazla çalışayım, biliyorum ki bu yönetim bu başkan bana sahip çıkıyor. Beni koruyor ve koruyacak o zaman daha iyisini yapayım. Bu da bizim Nilüferliler için çok arzu ettiğimiz bir şeydir.

Bir süre sonra, bunları artık resmiyete de bağlayalım dedik. Ve bu doğrultuda 2005 yılının son bombası olarak Tümbelsen ile sözleşme yaptık. Böylece daha önce uyguladığımız yemek yardımı ücreti de (220 milyon) dahil olmak üzere 455 milyon lira ek katkı sağlamış olduk.

e-Belediye : Bu şekilde, personel harcamalarında yüzde 30 sınırını aşmış oluyor musunuz?

Mustafa Bozbey: Elbette bu sözleşmeyle yaptığımız zammı belediyenin bütçesinden ödeyeceğiz. Yaklaşık 1 milyon YTL civarında bütçemize bir ek maliyet gelecek. Ama ben çalışanlarımıza değer diye düşünüyorum. Söz konusu ek maliyete rağmen, taşeronların işçiliklerini koymamıza rağmen, harcamamız yüzde 20-21 civarında oluyor. Diğer belediyelerin çoğu yüzde 30-35’lerde. Biz yüzde 20’lerle bu işi çözüyoruz. Bizim personel fazlalığımız yok. Yani bu belediye de 400- 440 kişi değil de 900 kişi de çalıştırabilirsiniz. Kanunlar ona da müsait olabilir.

Ama benim personelim daha fazla çalışıyor; iki kişilik iş yapıyor, yani performansı yüksek. Biz de karşılığını görsün istiyoruz. Bu anlamda değerlendirdik ve iyi bir sözleşme oldu. Kurban Bayramı’nda hem maaşlarını aldılar hem bayram yardımlarını aldılar. İnanıyorum ki bayramda maaşlarının hepsini bitirememişlerdir. 680 bin YTL alan müdürümüz var bizim. Vermiş olduğumuz 455 YTL ile 1035 YTL almaya başladılar. Ama her zaman gönlümüzden daha fazlası geçiyor.

Bu katkıları sağlamamıza rağmen Belediye bütçemiz ‘1’ puan arttı. Bizim 60 milyon YTL bütçemiz var. Bu 60 milyon YTL içinde verdiğimiz, bütçemizin yüzde 1 buçuğuna denk geliyor. Yüzde 19’du; 20 buçuk oldu şimdi. Bu sene bütçemizi 60 milyon YTL hedefledik. Eğer biz bunu 65 milyon YTL ye çıkarabilirsek bu oran daha da düşebilecek. Yüzde 20’lerin altına düşebilecek. Tüm bunları ölçümlüyoruz.

e-Belediye: Bu sözleşme diğer belediyelerde de yapılamaz mı?

Mustafa Bozbey: Bu bir cesaret işi. Risk alıyoruz biz. Risk almazsak, burada iş yapamayız. Çalışma arkadaşlarıma hep söylediğim bir şey vardır. Eğer büyük bir risk varsa ben üstleneyim, ben siyasiyim. Siz almayın, imzaları ben atayım diye. Bu konuda da sorumlulukları biz üstlendik. Ama herkes üstlenebilir mi onu bilemem. Risk almadan güzel hizmetlerin yapılabilmesi de mümkün gözükmüyor. Yargılanmayı da göze alacaksınız. Ben yargılanıyorum da. Ama yargılandığım her şey de vatandaşın hizmetine olan, onların hayatını kolaylaştıran, onlara sunulan kaliteli hizmetler var. Onlarla yargılanıyoruz. Kentin güzelleşmesine katkı koymuşuz; onlarla yargılanıyoruz.

e-Belediye: Belediye çalışanları için yaptıklarınızı anlıyoruz. Ama diğer taraftan Nilüferllilere yaptığınız hizmetlerinizi de anlatır mısınız ?

Mustafa Bozbey: Biz hem Nilüferlileri iyi tanıyoruz hem de onların sorunlarını iyi biliyoruz. Bu anlamda başta söylediğim eğitim-bilim kenti, kültür-sanat kenti, spor kenti olma yolunda önemli projelerimiz var. Bunları yapmaya devam ediyoruz. Yıllardır Türkiye’de belediyecilik deyince akla sadece yol, tretuar, su vs. gelir. Hayır, belediyecilik deyince o kentte yaşayan insanların sosyal yaşamına nasıl ve hangi katkıları getirdiği önemlidir. Halkımızın beklentileri de artık bu doğrultuda. Yaptığımız yollardan kaldırımlardan çok, böyle talepler geliyor. Bunları duysanız şaşarsınız.

Örneğin sadece parklarla ilgili yaptığımız çalışmalarımızı söyleyeyim; 99’dan bu yana, 124 tane park yaptık. Türkiye’de önemli bir rekordur bu. Hepsine sürekli bakım da yapıyoruz. 23 tane yürüyüş yolumuz var. İnsanlar sabahları, özellikle baharda çocuklarıyla, yaşlısıyla, genciyle orada yürüyüşlerini, sporlarını yapıyorlar. Bunun yanında Konak Kültür Evimiz var her türlü kültürel, sanatsal etkinlikleri yapıyoruz. Ayrıca Uludağ Üniversitesiyle ortaklaşa kullandığımız Fethiye Kültür Merkezi var. Orada da aynı şekilde tüm sanatsal kültürel etkinliklerimizi 12 ay boyunca yapıyoruz.

Yine bir hayvan hastanemiz var. Türkiye’nin sayılı hayvan hastanelerinden bir tanesi. Hem hayvan hastanesi, hem hayvan oteli, hem de hayvan barınaklarımız var. Buraya gelen sanatçı dostlarımız da gördü. Örneğin Bekir Coşkun Nilüfer’e geldiğinde arkadaşlarımıza; ‘Beni bir yere götürecekler, kim bilir ne kadar derme çatma bir yer. Yine hayvanları görünce üzüleceğim, kahrolacağım’, diye düşündüğünü; ama, hastanemizi görünce şok olduğunu söylemiş.  ‘Türkiye’de pek çok yere gittim; ama, böyle bir şey görmedim’ demiş. Bu bizim için gurur verici.

Öte yandan devam ettiğimiz Atatürk Kent Ormanımız var. Bursa Merkez Kültür Parkı’ndan dört kat daha büyük bir alanda yapıyoruz bu ormanı.

Yakın zamanda başlayacağımız bir kültür evi projemiz daha var. Şu anda bir spor salonu, spor sahası yapıyoruz. Ama ana hedefimiz kent merkezinde, Nilüfer’e yakışır bir belediye binasının, kültür merkezinin ve evlendirme dairesinin de içinde bulunacağı bir meydan yapmak. Bu konuda da başarılı olacağımızı düşünüyoruz. Meydanlar konusunda pek çok çalışmamız var. Her mahalleye bir meydan yaptık. Mahallelerimizin meydanlarını görseniz Türkiye’deki ilçelerde göremezsiniz. Çünkü biz biliyoruz ki meydanlar insanların kaynaştığı, üzüntüsünü sevincini paylaştığı yerlerdir. Bir çok değişik etkinlik mahallelerimizdeki bu meydanlarda yapılıyor.

e-Belediye: Sayın Başkanım, ilçenizdeki ticari işletmelerin tabelalarının Türkçe olması yönünde zorlayıcı ve bağlayıcı kararlar aldınız. Gelişmeler ne yönde? Çalışmalarınız nasıl gidiyor?

Mustafa Bozbey: Bu uygulamamızı da hala devam ettiriyoruz. Çünkü biz Türkçe’yi bir kimlik olarak görüyoruz. Takibini yapıyoruz gerektiğinde tabelaları indiriyoruz. Uygulamalarımız neticesinde kesinlikle Türkçe’ye dönüş var. Ancak Büyükşehir ilçesi olduğumuz için ana arterlerde ve caddelerde büyük sıkıntı yaşıyoruz. Büyükşehir toplantılarında sürekli bu konuyu dile getiriyorum. Bir karar alsın diye çeşitli defalar Büyükşehir’e yazı da yazdım. Diğer ilçeler bunu yapmayacaksa, en azından bu karar bizim için alınsın, Nilüfer için alınsın diye. Karar alınsın istiyoruz ki oralara da müdahale edebilelim. İnanıyoruz ki Büyükşehir de kendine ait olan ana arterlerde ve büyük caddelerde bu kararı alacaktır. Çünkü bizim arkadaşlarımız oralarda o tabelaları indirmeye gittiklerinde Büyükşehir Zabıtası’ndan izin aldıklarını söylüyorlar. İkili yönetimden dolayı oralarda başarılı olamıyoruz. Büyük sıkıntımız var. Kendimize ait olan yerlerde hiç müsaade etmiyoruz. Ama ben diyorum ki gerekirse onları da yıkacağız. Versinler bizi mahkemeye; biz bu işte kararlıyız. Onu da başaracağımıza inanıyorum. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de bu kararları almasını istiyoruz. Büyükşehir’e ait bölgelerde tam kontrolü sağlayamıyoruz, indirdiğimiz tabelalar tekrar takılıyor.

Türkçe’yi korumak zorundayız, ona sahip çıkıyoruz. Çıkmaya da devam edeceğiz.

e-Belediye: Peki Sayın Başkanım Nilüfer’de hiç sorun yok mu?

Mustafa Bozbey: Mutlaka var. Bakın Nilüfer her yıl yüzde 13 civarında büyüyen bir kenttir. Çok hızlı büyüyen hızlı nüfus artışı olan bir kent. Bugün yaklaşık 240 bin civarında bir nüfusumuz var. Ama gelirimizi İller Bankası’ndan kişi başına 136 bin YTL. üzerinden alıyoruz. Buna rağmen şikayet etmeden en büyük, en kapsamlı projeleri üretmeye çalışıyoruz.

Alt yapı yatırımlarında sıkıntımız var. Alt yapı kurumları belediyemiz dışından olduğu için onu biz yapamıyoruz. Alt yapıları, Telekom, Tedaş; BUSKİ, doğalgazla ilgili yatırımları Bursa Gaz gibi kurumlar yapıyor. Yine ulaşımla ilgili zaman zaman sıkıntılarımız oluyor. Çünkü ulaşım Büyükşehir’e ait. Ama kendi belediyemizin yapacağı işlerle ilgili çok az sıkıntımız var. Örneğin yolların açılması gibi; onları zaten yapıyoruz. Belli periyoda bağladık; yapmaya devam ediyoruz.

Ama benim vatandaşıma söylediğim bir söz vardır. Ben hala aynı sözü söylüyorum ve bu konuda da direniyorum. Vatandaşımızın çamurlu yolu 6 ay sonra da olsa yapılır, asfaltta yürüyebilir. Bu işler 6 ay gecikebilir. Ama kültür ve sanatı 6 ay önce getirirsek, beynini, aklını daha önce dönüştürme imkanımız olur diye düşünüyoruz. Önceliklerimizi böyle koyuyoruz. Çünkü biz vatandaşımızın insanımızın aklının, zihinlerinin çalışması, değişmesi, gelişmesi yönünde uğraş veriyoruz. Yani bir şeyler kazandırıp doyurmanın yanında insanların beyin açlığını doyurmayı, ufuklarını genişletmeyi önemsiyoruz. Bunu gerçekleştirmeye dönük gayretler içersindeyiz.

e-Belediye: Yeni hedefler yeni ödüller de olacak mı Başkanım?

Mustafa Bozbey: Olmaz mı ? Elbette var ve olacaktır da. Türkiye bizi izlemeye devam etsin. Çok güzel şeyler yapacağız. Ben burada kısaca ilk ve tek proje olan yeni ‘Halk Sağlığı’ projemizden de bahsetmek istiyorum. Bu projeyi Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ile birlikte yürütüyoruz. Ve birinci sınıf sağlık hizmeti sunuyoruz. 35 bin civarında insanımız bizim kontrolümüz altında. Şu anda bu sayıyı arttırmaya çalışıyoruz. Bunun için halk sağlığı merkezlerimiz var. Burada amacımız, insanlarımızı; hasta olmadan önce hastalıklar hakkında, nasıl korunacakları hakkında, önlemler hakkında bilgilenmelerini, bilinçlenmelerini sağlamak. Hasta olmadan bu tedbirleri önlemleri alsınlar. Yoksa hastalandıktan sonra bilgilenmenin, bir anlamı yok. O zaman tedavi aşaması başlıyor zaten. Biz burada insanları tedaviye ihtiyaç duymadan önce nasıl bilgilendirebiliriz nasıl bilinçlendirebiliriz diye düşünüyoruz ve bunu yapmaya çalışıyoruz. Yani sağlıkta önemli olan doğru olan da bu. Vatandaşın bilinçlendirilmesine yönelik halk sağlığı merkezleri kurmak ve buralarda birinci sınıf sağlık hizmetleri vermektir.

e-belediye Ülkemizde tüm mühendislerin meslek yaşamları boyunca hep böyle kalmaları gereken bir ‘Yemin’i var. Bu ‘Yemin’nin adı: ‘Mühendisin Yemini’ ‘Bana verilmiş olan Mühendis Ünvanına, daima layık olmaya, Onun bana kazandırdığı, yetki ve sorumlulukların, her zaman bilincinde olarak, hangi koşullar altında olursa olsun, onları ancak iyiye kullanmaya, yurduma ve insanlığa, yararlı olmaya, kendimi, ve katıldığım mesleği, maddi ve manevi alanda, yükseltmeye çalışacağıma, namus ve şerefim üzerine, yemin ederim’.

Çağdaş Kent Yöneticisi, İnşaat Yüksek Mühendisi Sayın Mustafa Bozbey’in öncülük ve önderlik ettiği projelerin üstün başarısında; yurtsever ve insansever bir mühendis olarak; yaşamının her alanında hep ‘Mühendisin Yemini’ne bağlı kalmış olmasının da mutlaka büyük etkisi olmuştur ve olmaktadır dersek; gerçeği en açık bir şekilde, bir kere daha dile getirmiş olmaz mıyız?

Biz Nilüfer’in sadece Bursa’da değil; sadece Türkiye’de de değil;

Avrupa’da ve dünyada isminin duyulmasını istiyoruz.

İsmini duyururken de farklı hizmet anlayışıyla, o kentte yaşayanların mutlu olduğu, ayrıcalıklı olduğu,yaşamaktan keyif aldığı bir ilçe olarak duyurmayı istiyoruz.

Nilüfer Belediyesi’nde e-Dönüşüm İçin Yapılan Çalışmalar

1999 yılından itibaren e-dönüşüm çalışmalarına başladık. Amacımız hem veri güvenliğini sağlamak hem veriye daha çabuk ulaşabilmek hem de vatandaşa daha hızlı hizmet verebilmekti. Bu dönüşüm de belediyemizin tümünün çok büyük emeği ve katkısı var.

Biz Bilgi İşlem Müdürlüğü olarak gerekli programları yaptık teknik desteği verdik.

Personelimizi eğittik, onlara yeni programları öğrettik.

e-Dönüşüm için yapılan bilgi- işlem çalışmaları:

Yönetim Bilgi Sistemi: Yönetim Bilgi Sistemi ile amaçlanan hedef; tüm sistemin web ortamından girilerek ilişkisel veri tabanı ile (MS SQL-2000) yapılandırılmasıdır. Tüm kullanılan yönetim bilgi sistemi tek sicil üzerinden yapılandırılmış olup, Litera e-Belediye Uygulamalarında birbiri ile ilişkili tüm işlemler iş akışına uygun olarak entegrasyon içinde çalışır.

Coğrafi Bilgi Sistemi:

Coğrafi referansların ilişkisel veri tabanında tutularak CGI formatında hazırlanan ilk web tabanlı uygulama. PostgreSQL kendisini standart uyumunda da göstermektedir. Sistemin SQL uygulaması çok kuvvetli bir şekilde ANSI-SQL 92/99 standartları ile uyum göstermektedir.

Mobil Sistem:

Ms-SQL ortamında tutulan yönetim bilgi sistemiyle direk entegre olarak çalışmaktadır. SMS ile tahsilat ve borç öğrenme interaktif olarak yapılmaktadır. Yine Yönetim Bilgi Sistemi’nde tutulan Ruhsat Bilgilerinde eksik evrak olması durumunda SMS ile ilgili kişi ve kurumlara bilgi verilmektedir. Telefon sistemi ile; MSQL ortamında tutulan Yönetim Bilgi Sistemiyle direk entegre olarak çalışmaktadır. Sesli yanıt sistemi de interaktif uygulamalar kapsamında tüm Yönetim Bilgi Sistemiyle tam entegre çalışmaktadır. Bu sayede veri güncellemesi ve veri göç sorunu olmamakta ve tüm sistem tek bir ilişkisel veri tabanı ile entegre olarak çalışmaktadır.

Wap Hizmetleri:

Wap sistemi ile ihale bilgilerine ulaşılmakta ve interaktif olarak sicil numarasına bağlı olarak borç durumu öğrenilmektedir. Ayrıca Yönetim Bilgi Sistemi kapsamında bulunan İmar Ruhsat Durum Bilgileri ve İmar Durumunu wap üzerinden alınabilmektedir.

İletişim Noktaları:

Nilüfer Belediyesi sınırları içerisinde kurulan 5 adet iletişim noktası Belediye ile Leazed Line Hat ile bağlanıp, belediyenin küçük bir ofisi olarak tüm hizmetler buradan belediyeye gelmeden yapılmaktadır.

Sayısal imza kullanımı:

GlobalSign tarafından verilen SSL Sertifikası sayesinde 128 bit Sayısal İmza kullanımı gerçekleştirilmiştir. Halen de üzerinde çalışılmalar sürüyor.

Karar Destek Sistemleri:

Yöneticilerin yapılan çalışmaları daha kolay görmelerini sağlamak ve karar süreçlerini azaltmak üzere tüm modüllerden raporların alındığı uygulamadı

Etiketler


Slider Altına