Header Reklam
Header Reklam

'Artık afet üretmiyoruz; afetleri yönetiyoruz' diyebilir miyiz?

11 Temmuz 2008 Dergi: Mayıs-Haziran 2006
'Artık afet üretmiyoruz; afetleri yönetiyoruz' diyebilir miyiz? Turan Erkoç

Afet İşleri Genel Müdürlüğü

Acil Yardım, Planlama ve Koordinasyon Şube Müdürü

Ülkemiz jeolojik, topografik ve klimatik yapısı nedeniyle farklı tipteki doğal afetlere maruzdur. Bin dokuz yüzyılının başından beri meydana gelen doğal afetlerde yaklaşık 100.000 insan hayatını kaybetmiş, 175.000 kişi ise yaralanmıştır. Yıkılan yada ağır hasar gören konut sayısı ise yaklaşık 650.000 kadardır.

Son 20 yıldaki doğal afetler nedeniyle yapılan ortalama yıllık afet tertibi hesabı harcamaları doğal afetlerin ülke ekonomisine etkilerini göstermektedir. Bu değerler son 20 yıla göre hazırlandığı ve buna 1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi gibi büyük bir afet de dahil olduğu için ortalama yıllık değerler daha yüksek görünebilir.  Acil Yardım Ödeneği için 3 trilyon, konut ve işyeri kredisi için 100 trilyon, onarım kredisi için 6 trilyon, geçici iskan (kira) yardımı için 30 trilyon ve alt ve üst yapı hasarlarının giderilmesi için 400 trilyon olmak üzere afet tertibi hesabından iskan için kullanılan kaynak ortalama yıllık 539 trilyon TL dir. 1900 ve 2003 yılları arasındaki deprem bilançosunu incelendiğinde 182 hasar yapan depremde 495.000 konutun yıkıldığı ve 99.389 insanın öldüğü görülmektedir. Depremlerin bugüne kadar neden olduğu mali kayıp ise yaklaşık 19 Milyar USD dir. Bu verilere göre her yıl 4.800 konutun yıkıldığı ve 965 insanın öldüğü bir deprem meydana gelmektedir.

17 Ağustos 1999 da meydana gelen Marmara Depremi’nin neden olduğu makroekonomik kayıplar şu şekilde gerçekleşmiştir. İç gelir kazançlarında 2 milyar USD kayıp, ihracat ve turizm gelirlerinde 1.9 milyar USD azalma ve ithalatta 200 milyon USD artışla toplam 4.1 milyar USD direkt gelir kaybı ortaya çıkmıştır. Dolaylı gelir kayıpları ise şöyledir. Faiz harcamaları 1.3 milyar USD artmış, vergi gelirleri 1.2 milyar USD azalmış, acil durum iyileştirme çalışmaları için 750 milyon USD harcanmış ve 5.7 milyar USD ilave afet vergisi toplanmıştır. Milli servet kayıpları ile ilgili veriler ise şu şekildedir. Yapıların iyileştirme ve yeniden inşası için 4 milyar USD harcanmıştır. Ticari, hizmet ve endüstri yapılarında 4.5 milyar USD hasar meydana gelmiştir. Altyapı hasarları ise 1.7 milyar USD dir. Ticaret piyasasında fiyatların ne şekilde etkilendiği ve yatırım güvencesinin ne kadar azaldığı bilinmemektedir. 25 milyon USD kötü kredilendirme ve vadelendirme nedeniyle kaybedilmiştir. Hasar için sigorta ödemelerinde ise 700 milyon USD kaybedilmiştir. Afet Yönetimi politikası yerel yönetimleri de etkin biçimde içine alan afete duyarlı bir hektara 150-200 kişi yaşayacak şekilde tasarlanarak asıl amacı zarar azaltmadan başlayarak, toplum olarak afetlere hazırlıklı olmamızı gerektirir ve bu gereklilik yerel yönetimlerden başlatılmalıdır.

Belediyelere verilen yeni  görevler yeni yetkiler yeterli midir?

Ülkemizdeki nüfus artışı ve hareketliliğine baktığımızda; 1950 yıllarında köy yerleşim yerlerinde nüfus yüzde 73 iken, 2000 yılında bu oran yüzde 22. 1950 yıllarında kent yerleşim yerlerinde nüfus yüzde 27 iken, 2000 yılında bu oran yüzde 78 olmuştur. Afet Yönetimi de bu oranlar dikkate alınarak teşkilatlanmalı.

Bu hızlı nüfus artışı ve değişen nüfus hareketlerinde birde belediyelerimizde inceleyelim;

5000-10000 arasında nüfusa sahip belediye sayısı 558 ve oranı yüzde18’dir.

Belediyelerin yaklaşık yüzde 62’sinin nüfusu 5000’nin altında, yüzde 80’nin nüfusu 10000 altındadır.

10000 nüfusun altındaki 2554 belediye 9.5 milyon civarında nüfusa hizmet sunarken, griye kalan 645 belediye (Büyükşehirler hariç) yaklaşık 44 milyon nüfusa hizmet vermektedir.

Ortalama belediye büyüklüğünün 16700 nüfusu kapsadığı ülkemizde, 5000 nüfusun altındaki belediyeler için ortalama nüfus büyüklüğü 3000 civarındadır. Bu durum özelikle küçük belediyeler göz önüne alındığında ciddi bir ölçek sorunu ortaya çıkarmaktadır.

Ölçek sorunu, küçük belediyelerde kaynakların etkin ve yerinde kullanılmasını engellerken, nüfus yığılması olan büyük kentlerde hizmete olan aşırı talebin karşılanamamasının yol açtığı bir kriz durumuna neden olmaktadır.

Belediyeler, sorumluluklarında bulunan hizmetleri görmek için yeterli kaynaklara sahip değillerdir.

Anayasanın 127. maddesinde öngörülen mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanması hiçbir zaman mümkün olmamıştır.

Mahalli idareler toplam olarak GSMH’ nın yaklaşık yüzde 4.4’ünü kullanmakta, bunun en az yarısı merkezi idareden aktarılan kaynaklardan oluşmaktadır.

Çağdaş demokratik ülkelerin çoğunda mahalli idarelerin toplam kamu harcamaları içindeki payı yüzde 50’leri aşarken, Türkiye’de bu oran yüzde 20’nin altındadır.

Kentleşme ve nüfus artışının ürettiği yüksek beklentiyi bu kaynaklarla karşılamak mümkün değildir.

"Afet yönetimi eğitimleri dünyada da 1990’lı yıllarda gelişmiştir"

Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu

B.Ü.Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü


Dünyada doğal afetler konusunda yaygın bilinçlenme yeni yeni başladı. Bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Dünyada da Afet Yönetimi Eğitimi 1990’lı yıllarda gelişmiş ve formal bir yapıya kavuşmuştur. Dolayısıyla Türkiye olarak kendimizi çok fazla hırpalamayalım.

Doğal afetlerin sayısına baktığınız zaman sel ve iklim değişikliklerinden kaynaklanan doğal afetlerin sayısı artmıştır. Sadece son 20 yılda dünyada 2 milyondan fazla kişi doğal afetler nedeniyle hayatını kaybetti. Afetlerin 1990’lı yıllarda dünyada yıllık ortalama ekonomik maliyeti 63 milyar dolarken, 2005 yılında bu rakam 159 milyar dolara çıkmıştır. Ülkemizin geçmişinde 1999 depremine kadar çok sayıda büyük hasara yol açan  depremler- Erzincan Depremi gibi- olmasına rağmen 1999 Depremi Türkiye’nin dönüm noktası olmuştur.

Artık ülke olarak riskin azaltılması, binaların güçlendirilmesi, altyapının güçlendirilmesi çalışmalarına daha etkin çözümler bulma  ve uygulama gayreti içindeyiz. Ancak yasaların yönetmeliklerin hazırlanabilmesi de belli süreçler almıştır. Örneğin binaların güçlendirilmesini hep konuşuyoruz; ama, binaların güçlendirilmesi yönetmeliği daha 2006 Şubat ayında hazırlanabilmiştir. Siz bu yönetmeliği hazırlamadan, içinize sindirmeden kamu olarak toplu güçlendirme yapmanız mümkün değildi.

Kandilli Rasathanesi Projeler

Burada Kandilli’de yürüttüğümüz faaliyetleri 2 gruba ayırarak aktarabilirim. İlki, ülke genelinde deprem izleme çalışmalarıdır. Yani Kandilli’nin bu topluma bütün Türkiye’ye sadece İstanbul’a değil, yaptığı en önemli hizmet deprem izlemedir. Türkiye genelinde şu anda 115 istasyonumuz var. Bunları tamamen güncel teknolojik altyapı ve topolojiye dönüştürmeye çalışıyoruz. Deprem izleme kabiliyetinin gelişmesi ile, öncelikle Türkiye’nin depremselliği daha iyi anlaşılmış olacak ve deprem riski daha iyi belirlenmiş olacak. Bu çalışmalarımız deprem riskinin tanımlanması konusunda birinci altlığı oluşturmaktadır.

Deprem izleme faaliyetinin bir diğer yararı ise hasar verici bir deprem meydana geldiği zaman, depremin nerede olduğu, büyüklüğünün ne olduğunu doğru bilmek, acil müdahale arama kurtarmanın hızlı bir şekilde başlatılması için şarttır. Dolayısıyla Rasathanenin kurumsal anlamda depreme hazırlık için yaptığı en önemli faaliyet kendi sismik ağını geliştirmektir. Biraz önce bahsettiğim gibi bu yönde  tüm teknolojik alt yapısını değiştirdik, değiştiriyoruz. Uydu iletişimine geçtik her türlü iletişim ve haberleşmeyi dünya standartlarında en üst düzeyine getiriyoruz. 2007 sonunda dünyanın en iddialı şebekelerinden biri olacak. Bir diğer önemli faaliyetimiz ise halen devam eden Akdeniz ve bağlantılı denizlerde de tusunami erken uyarı sistemi kurulması çalışmalarıdır. Bu çalışmada tüm Akdeniz’e sahili olan ülkeler nezdinde kurumsal olarak Türkiye’nin odak noktası olmayı hedefliyoruz.

Ayrıca Avrupa Birliği 6. Çerçeve programı kapsamında Deprem Mühendisliği Anabilim dalı tarafından yürütücülüğü yapılan 3 adet önemli AB projemiz var. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi namına "mikro bölgeleme ve deprem güçlendirmesi" alanlarında döner sermaye projelerimiz devam etmektedir. Deprem Mühendisliği Anabilim dalımızın yakın zamanda gerçekleştirmiş olduğu ve bizim çok önem verdiğimiz İGDAŞ’la yaptığımız bir protokol var. Bu protokolle İGDAŞ’ın sistemlerinin kontrol işlemlerine kurumsal bilgi birikimimiz ile katkı sağlamaktayız.

Öte yandan eğitim çalışmalarımıza devam edeceğiz. 4 ana kategoride eğitimimiz var; "Afete Hazırlık Eğitimi", "Depreme Karşı Yapısal Bilinç Eğitimi", "Yapısal Olmayan Tehlikelerin Azaltılması Eğitimi", Sivil Savunma Müdürlüğü ile geliştirdiğimiz "Toplum Afet Gönüllüleri Eğitimi". Bu alanda 2004-2005 yılında 2004-2005 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte gerçekleştirdiğimiz eğitimler var. Bu eğitimlerde 2.5 milyon öğrenciye ulaşabildik.

Özetle amacımız, bu çalışmaların tamamına en etkin şekilde devam ederken Ulusal Deprem İzleme Şebekesi’ni 2007 sonuna kadar istediğimiz standarda getirmek, bu sistemi, uydu teknolojileri kullanarak zenginleştirmektir.

"Kocaeli Depremi’nden büyük dersler aldık"

Adem Karahasanoğlu

İstanbul Vali Yardımcısı


17 Ağustos 1999’daki Marmara Depremi’nde Kocaeli’de Vali Yardımcısı, olarak bulunuyordum. Kocaeli Depremi’nden büyük dersler aldığımızı söyleyebilirim. Buradaki çalışmalarımızı da bu tecrübelerin ışığında yürütüyoruz.

Marmara Depremi’nden sonra yaşanan en büyük sıkıntı haberleşememekti, iletişim yoktu. Hazırlıksız yakalanmıştık. Yine deprem sonrasında gördük ki belediyelerin tüm iş makinaları araç ve gereçleri arazilerde çalışıyordu. Dolayısıyla onların gelmesi ve ilk yardım çalışmalarına katılmaları çok zaman aldı.

Haberleşme ve iletişimin kopmaması konusunda çalışmalara başladık. Bunun için İSMEP (İstanbul Sismik Riski Azaltma ve Acil Durum Hazırlık Projesi)ni 2005 yılında başlattık. Proje için Valiliğimiz İl Afet Yönetim Merkezince sürdürülen çalışmalar sonucunda, Dünya Bankasından 400 Milyon $ (305.35 Milyon Euro) tutarında kredi sağlandı. Proje, Dünya Bankası, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Proje Uygulama Birimi, Valiliğimiz ve Büyükşehir Belediyesinin ortak müzakereleri ile sürdürülmektedir.  

İSMEP’in Sağlayacağı Olanaklar

Afete müdahalede bulunacak farklı kuruluşlara bağlı ekiplerin, eşgüdümü ve yönlendirilmesi, kamusal kaynakların etkin değerlendirilmesi, operasyon alanında kurumlar arası eşgüdüm, ortak bir acil durum çağrı numarasına geçilmesini kolaylaştıracak altyapının oluşturulması (112), mobil data haberleşmesi ile sahadan sürekli veri toplama, kamu güvenliği hizmet birimlerinin çalışma, yoğunluk ve performansının rakamsal olarak izlenmesi, optimal kaynak yönetim sistemi, bu zamana kadar iletişim kurulamayan birimlerin sisteme katılması ve afet/kriz hallerinde yönetilebilirliğinin sağlanması.

İSMEP Proje Bileşenleri

Acil Durum Haberleşme Sisteminin İyileştirilmesi: Valilik ve ilgili tüm kamu kurum - kuruluşlarının birbirleriyle etkin bir biçimde kablolu ve kablosuz haberleşmelerinin sağlanması, bölgede meydana gelebilecek büyük bir deprem sonrasında sistemin kesintisiz olarak çalışabilirliğini sağlayacak bir haberleşme sisteminin kurulması amaçlanmaktadır.

Afet Yönetim Bilgi Sistemi’nin Kurulması: Ne tür bir acil durumun oluştuğunu uygun zamanda net olarak anlayabilmek için bilgilerin bir araya toplanması ve ortaya konması, acil duruma müdahale için ne tür kaynakların gerektiğinin belirlenmesi, kamu ve ulusal otoritelere doğru ve vaktinde bilgi sağlayabilecek şekilde, bölgede meydana gelebilecek büyük bir deprem sonrasında da sistemin kesintisiz olarak çalışabileceği bir Afet Yönetimi Bilgi Sistemi’nin oluşturulmasıdır.

Her Mahalleye Afet İstasyonu Projesi (AFİS)

İlimizi etkileyebilecek olası doğal afette, profesyonel Arama-Kurtarma Ekipleri’nin olay mahalline intikallerine kadar geçecek ilk 4 saat ve müteakip 8 saat içinde afetzedelerin kurtarılabilmesi amacıyla mahalle sakinlerinin kurtarma faaliyetlerine etkin bir şekilde katılımlarının sağlanmasına yönelik temel altyapıların oluşturulması, bu amaçla kullanılabilecek ilk ve acil kurtarma ile ilkyardım malzemelerinin afet mahallinde bulunmasını temin etmektir. Mahallelere yerleştirdiğimiz konteynerler arama kurtarma malzemeleri ile donatılmıştır. 250 mahallemizde var. Biz bunu bu sene 500-600 mahalleye çıkarmayı planlıyoruz.

İstanbul’da normalde, günlük yaşamda zaten ulaşım sıkıntısı var. Kara ulaşımının depremde yapılacağını düşünmüyorum. Ulaşımı havayolu üzerine planladık. Türk Silahlı Kuvvetleri ile işbirliği yaptık. Kentte şu anda 73 helikopter pisti mevcut. Helikopter pistlerine ilave olarak, bu özelliğe sahip 175 alan tespit ettik. İstanbul’dan yaralıları deniz ve hava yoluyla, il dışına çıkarmak için planlarımızı yaptık. 32 ilçede kurulması planlanan çadırkentler için de 309 yer belirledik.

Mahalle Afet Gönüllüleri Destek Projesi (MAG Projesi)

Amacı, olası afetlerde can ve mal kaybını azaltmak için halkın afet bilincini ve afet sonrası kurtarma faaliyetlerine katılımı konusunda becerilerini arttırmaktır. Ancak yine de olası İstanbul Depremi’nde kurtarma çalışmaları yetersiz kalabilir. Dolayısıyla İstanbullu her vatandaşın arama kurtarma eğitimi alması gerekir.

Bir başka çalışmamızda haberleşmeye katkı sağlayacağını düşündüğümüz, Afet Yönetimi  Eğitimlerini halka ulaştırabilceğimiz  bir radyo kanalı kuruyoruz, "Afet FM". Bu radyo kanalından da afet sırasında duyuruları yapmak, halkı bilgilendirmek, onların arayabileceği bir radyo kanalı haline getirmek istiyoruz. İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi’nce yürütülen diğer projeler; "JICA Projesi (İstanbul’da Mikrobölgeleme içeren afet önleme azaltma temel çalışma projesi)", "Uyarı ve Acil Müdahale Amaçlı Kayıt Şebekesi Projesi", "Kent Jeolojisi ve Arazi Kullanım Haritaları Üretme Çalışması".

Son olarak da şunu söyleyeyim, bu sene bitmeden 2006 Kasım ayında İstanbul Valiliği’nin koordine edeceği ve tüm kamu kurumlarının katıldığı bir büyük, gerçeğine çok yakın deprem ve afet yönetimi tatbikatı yapacağız.

"Türkiye’de bina üretimi endüstriyelleşememiştir"

Prof. Dr. Mustafa Erdik

Kandilli Rasathanesi Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı


Afet yönetmek çok boyutlu ve çok değişik çapta yapılacak bir iş. Afeti kendi çapında yönetmeye çalışan çok sayıda kurum var. Şirketler bir şey yapıyor, belediyeler bir şeyler yapıyor, devlet boyutunda da ele alınan bir şey. Afetin nasıl yönetileceği konusunda genel bir cevap çok zor. Genel bir cevabın da çok gri tonları var.

Bana sorarsanız afet yönetiminde gittikçe ilerliyoruz. Ama neticede afet yönetimi Türkiye’nin genel kalkınması ile ilgili bir olaydır. Bugün eğitimini, sağlığını, trafik hizmetlerini yönetmek için uğraşan bir devlette aynı zamanda afeti yönet demek zor bir iş. Çünkü diğerleri her gün karşılaştığımız olaylar, öbürü ise ne zaman ne şekilde olacağı belli olmayan bir olay. O nedenle afet problemini Türkiye kalkındıkça, büyüdükçe, AB’ye yaklaştıkça çok daha iyi yönetir hale geleceğiz. İstanbul Belediyesi elinden geleni yapıyor; ama bugün İstanbul Belediyesi bir çok Avrupa ülkesinden daha büyük bir yer, daha kapsamlı ve problemli bir yer.

Geçmişe bakarak daha bilinçlendiğimizi söyleyebiliriz; ama bu sistem meselesidir. Türkiye, depremden önce de depremden sonra da çok kaliteli otomobiller üretiyor ve ürettiğinin büyük bir oranını yurtdışına satıyor. Bir taraftan da görüyoruz ki depremden önce ve, kısmen, depremden sonra çok iyi bina üretemiyoruz. O zaman bizim makine mühendislerimiz iyi, inşaat mühendislerimiz kötü mü? Böyle olmasının sebebi otomobil üretimi sanayileşmiştir, endüstriyelleşmiştir. Ama bina üretimi endüstriyelleşememiştir. Bunun da sebebi yüksek enflasyondur. Yüksek enflasyon olduğu için büyük üreticiler gidip çok sayıda binayı aynı anda yapmamışlardır. Büyük üreticilerin kendi kalite kontrolleri vardır.

Türkiye’de enflasyon düştüğü zaman, mortgage piyasası, emlak piyasası oluşmaya, artmaya başladığı zaman çok büyük üreticiler devreye girdi. Bunların zaten kendi kontrolleri vardır. O bakımdan tekrar söylersek  kaliteli bina üretimi kısmen Türkiye’nin ekonomik yapısıyla ilgili bir husustur.  

Öte yandan çok yumuşak zeminlerde, sıvılaşmış bölgeler hariç, ben zemini kötü diye hasar görmüş deprem şartnamelerine uyumlu bir bina bilmiyorum. Deprem sonrasında faturayı jeolojiye ve zemine çıkartmak çok kolaycı bir yaklaşımdı. Böyle olunca gereksiz oranda  sondaj ve zemin etüdü yapılmaya başlandı. Önemli olan sizin binanızı şartnameye uygun olarak yapıp yapmadığınızdır. Yani yapının zemine uygun olarak yapılması lazım. Deprem hareketleri büyüdüğü zaman, zeminin fazla bir etkisini göremezsiniz. Binalar zaten zayıf yapılıyor o bakımdan zayıf zeminler depremi büyütünce zayıf binalar yıkılıyor ve "zemin problemi" deniliyor.  

Türkiye’nin ekonomisi düzeldikçe, Türkiye geliştikçe yapıların kalitesi de düzelecektir. Yani Türkiye’nin ekonomisinin iyi olması lazım, ikincisi de sigorta sisteminin iyi olması lazım. Bugün, "ben sizden yanlış uygulama sigortası istiyorum" derseniz adamın hayatta bir kez yanlış iş yapma şansı olur. Sigortalamadıysa iş yapamaz. Bu iki sistemi kurduktan sonra her şey yürür.

Şu anda Türkiye’de etrafta iyi siteler ve binalar görüyorsanız bunun sebebi çok büyük üreticilerin devreye girmesi ve kendi oto kontrollerini kendileri yapmasıdır.

İstanbul’da olası bir depremde 50 binden fazla bina kullanılamaz derecede hasar görecek ve yaklaşık 5 bin tane bina tamamen yıkılacaktır. Bu durumda, afet sonrası için ne kadar hazırlık yaparsanız yapın sizin  acil yardım ve kurtarma hizmetini yapabilmeniz için binlerce ekip çıkartmanız lazım. Acil kurtarma işlerinin, istisnai durumlar için olması lazım. Acil yardım kurtarma üzerine bir afet yönetimi kuramazsınız. Toplam çözüme gitmek lazım.

Mesela Zeytinburnu için kentsel dönüşümü yapabiliyorsanız işin aslı budur. Bunun için gayrimenkul yatırım ortaklığını getireceksiniz, sanayi şirketlerini getireceksiniz. Benim böyle bir arsam var, gelin biz burasını ticari olarak değerlendirelim. Burada gereken şeyleri yapalım, bölge sakinlerini başka yere taşıyalım. Buradaki ticari olarak elde edilecek kardan bölge sakinlerine belli bir pay verelim. Bunların hepsini bir araya getirirsiniz. Bu işlerin çözümü budur. O da gayet iyi insan  kapasite ve  planlama gerektirir. Bunları yapacak insanlar var; ama, bu insanlar kalabalık içinde kayboluyor.

"Yapı denetim firmaları belediyelerin yükünü azaltıyor"

Mustafa Yavuz

B & St Yapı Denetim A.Ş., İnşaat Mühendisi


Yapı Denetimi, 1999 Ağustos Depremi’nden önce de belediyeler ve fenni mesuller tarafından yapılıyordu. Ancak 1999 Ağustos Depremi ile birlikte teknik uygulama sorumluluğunun yeterli olmadığı, uygulama sorumlularının yapıları iyi denetlemediği ortaya çıktı.

Bu doğrultuda deprem öncesinde yapılan bazı planlar deprem sonrasında hızlandırıldı ve yapı denetim firmaları kurulmaya başlandı. Yapılan düzenlemelerle yapı denetim firmalarının, 4708 Sayılı Yasa çerçevesinde, Bayındırlık Bakanlığı’nın gözetiminde, birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde kurulmasına izin verildi. Yasayla, yapı denetimi, "kurumsal olarak teknik uygulama sorumluluğu"nu almak ve "tam sorumlu" olmak kaydıyla firmalara devredildi. Bu firmalar anonim şirket ve limited şirketler olmak ve içlerinde belli kriterlere uygun kadroları istihdam etmek zorundalar. Örneğin bir anonim şirkette, yapı denetleyenlerin, minimum 12 yıl deneyimli olması lazım. Yapı denetim kurumunun proje ve yapı denetçileri, aynı zamanda hem proje-yapı denetleyip hem de proje yapamazlar. Projeleri hiç bir şekilde imzalayamazlar, birini seçmek zorundadırlar. Bu ayrımlar kesin bir şekilde yapılmıştır. Türkiye genelinde bugüne kadar ihmal edilmiş bir konu da zemin etüdü çalışmalarının yapılmayışıydı. Yapıların büyük bölümü zemin etüdleri yapılmaksızın inşa ediliyordu; ama, artık yapı denetimi kapsamında "zemin etüdü" zorunluluğu da getirildi. Dolayısıyla bir proje yapılmadan önce o proje yapılacak parselle ilgili öncesinde zemin etütlerinin de yapılması zorunlu hale geldi.

Bu çerçevede yapı denetim şirketleri 2001 yılından itibaren, hem projeleri hem de binaları denetliyorlar. Denetlemeler sonucunda binalar hakkında elde edilen tüm bilgiler; metrekareleri, cinsleri, sınıfları, maliyet grupları, yapım tarzları gibi, Bayındırlık Bakanlığı’nda toplanıyor.Bu durum binalarla ilgili bilgilerin tek elde toplanması, kapsamlı bir veri tabanı oluşması açısından da önemli faydalar ve katkılar sağlayacaktır. Ortaya çıkan veri tabanı üzerinde ciddi istatistikler yapılabilecektir.

Yapı denetim firmalarının sorumlulukları

Yeni yapılacak bir binanın projesi yapıldıktan sonra, zemin etütleriyle birlikte öncelikle yapı denetim kurumuna gelir. Projelerin; yasalara, yönetmeliklere, özellikle deprem yönetmeliklerine ve afet yönetmeliklerine uygunluğu incelenir. Uygunluğu kesinleştirildikten sonra, Bayındırlık Bakanlığı’ndan "yapı bilgi formu" alınarak hazırlanır ve belediyeye verilir. Bu şekilde bina tümüyle tanımlanır. Sonra da belediye tarafından ruhsat verilir. Birbirini tamamlayan bir süreç söz konusudur; yapı denetim firmaları, belediyeler ve Bayındırlık Bakanlığı...

Sistem bu şekilde çalıştığında da yapı hiçbir şekilde  gözden kaçırılamaz. Aynı zamanda sistemdeki kurumlar da birbirini oto kontrol yoluyla denetlemiş olurlar.

Burada yalnız çok ciddi bir eksiklikten söz etmek istiyorum. Yapı denetim kuruluşları, deprem ve afet yönetmeliğine göre birinci ve ikinci derece deprem bölgelerindeki illerde kurulabildiği için yeterli sayıda değiller.

Bana göre Türkiye’nin tümünde yapı denetim firmaları kurulabilmeli. Bir diğer önemli eksiklik de binaların denetlenmesine rağmen bina sigorta sisteminin geliştirilmemiş olmasıdır. Şu anda uygulanan sigorta, insanlara yönelik kazalara ilişkin sigorta sistemi. Bu mutlaka devam etmesi gereken bir uygulama ancak sistem inşaatın, malzemenin, yapının tümünü kapsamıyor. Oysaki sigorta baştan sona kadar hafriyatından başlayıp, iskan alınana kadar geçecek süreci de kapsamalıdır. Sürecin tamamı sigortalanmalıdır. Gerek malzeme hatalarından doğan kazalarda gerek işçilik hatasından doğan kazalarda da binanın bir biçimde sigortalı olması gerekiyor. Konuya doğal afetler yönünden yaklaştığımızda da sigorta sisteminin kurulması, yaygınlaştırılması zorunluluktur. Sadece DASK yetmez, yetmeyecektir. Kurulacak sigorta sisteminin, yapı denetim şirketlerini de kapsaması gerektiğine inanıyorum.

Yapı denetim firmaları sayesinde, Türkiye de artık yapıların bir envantere dayandırıldığını görebiliyoruz. Kimin denetlediğini görebiliyoruz. Yapı denetim firmalarının, belediyelerin yükünü önemli ölçüde aldığına inanıyorum. Hatta daha da ilerde belediyeden imarla ilgili bilgi alındıktan sonra ruhsatın da yapı denetim firmaları tarafından verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Oto kontrolü  belediyelerde olması kaydıyla, harçların tahsili ve belediye gelirlerinin artacağı kanaatindeyim.

"İBB AKOM ve yürüttüğü projeler"Necdet Berber

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet

Koordinasyon Merkezi (AKOM) Müdürü

Modern Afet Yönetim Bilimi’ne göre Afet Yönetim Merkezleri (AYM), her kurum ve kuruluş bazında amaca göre farklı ölçeklerde kurulabilir. Örneğin amaç sadece bir afet anında belediyenin kaynaklarını koordine etmek ise mevcut binalarda barınma ve haberleşme imkánlarına göre en az 3 farklı yer alternatifli olarak gerektiğinde AYM olarak kullanılmak üzere belirlenebilir. Bu yerler, afet sonrası en güvenlisi seçilip 20 dakika içinde AYM olarak kullanılacak şekilde devreye girebilecek şekilde hazırlanır. AYM’nin amacı bir afet anında afetle ilgili çalışmaları koordine etmenin yanı sıra yıl boyunca görülecek olan tüm acil durumlara müdahale etmek, hazırlık çalışmalarını ve büyük etkinliklerin organizasyonunu da yapmak ile birlikte afet risk yönetimi ve afet eğitimlerini gerçekleştirmek ise ayrı bir yapı veya merkez şeklinde oluşturulup çalıştırılması gerekir.

AKOM, 14 ağustos 2000 tarihinde hizmete girmiştir.

Merkezimizde 60 kişi çalışmaktadır. Bu personelin bir kısmı vardiyalı   24-48 olarak saat, 3 vardiya halinde çalışmaktadır. Binada veri yedekleme üniteleri, operasyon merkezi, birimlere ait operasyon odaları, yönetim odaları, 24 saat kesintisiz haberleşme sistemleri, normal ve soğuk hava depoları, sosyal ihtiyaçların karşılanmasına yönelik, yemekhane, yatakhane vb. üniteler ile 24 saat ısıtma soğutma sistemlerine sahip akıllı bina olarak hizmet vermektedir. AKOM İstanbul ve diğer illeri etkileyebilecek afetlerde Valilik ile paralel ve koordineli olarak hizmet vermektedir.    

AKOM’un teknoloji olanakları:

Küp Ekran: 108 farklı bilgi ve görüntüyü aynı anda ve istenilen büyüklükte görüntüleyebilecek 18 m2 ebadında 12 küpten oluşan sistem mevcuttur.

Plazma Ekranlar: 20 (5x4) ve 10 (5x2) plazma ekrandan oluşan iki sistem mevcuttur.

Toplantı Salonu Reji Odası: Toplantı salonunda bulunan ses ve görüntü sistemlerinin kontrolünün sağlanabildiği, yapılan toplantıların görüntü ve seslerinin değişik formatlarda kayıt altına alınabildiği, bu kayıtların kurgu ve montajının yapılabildiği sistemler mevcuttur.

Otomasyon Sistemi: Bilgisayar ortamında binanın ısıtma ve soğutma sistemi, odaların ısı seviyesi, yangın ve hidrofor pompaları, aydınlatma, yakıt tankları ve su tankları kontrollerinin yapılabildiği ve arızaların kaynağının tespit edilebildiği sistem mevcuttur.

Yedekleme Sistemi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi birimleri ve bağlı şirketlerin bilgilerinin yedekleri,   fiber optik kablo ile merkezimizde bulunan serverlara aktarılarak saklanmaktadır.

UPS ve Jeneratörler: Enerji kesintilerinde jeneratör devreye girene kadar çalışan sistemlerin korunması amacı ile 100 kw’lık UPS ve çalışmaların devamını sağlayabilmek için birinci adım da devreye girecek 2 X 1100 kw’lık (İSKİ), ikinci adımda devreye girecek 550 kw’lık (AKOM) ve üçüncü adımda devreye girecek 550 kw’lık (İSKİ) jeneratörler mevcuttur.

AKOM’un afet öncesine yönelik çalışmaları:

 İstanbul genelinin imar planlarına esas 1/5000 ölçekli Yerleşime Uygunluk, Jeolojik/Jeoteknik haritaları hazırlanmış ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nce onaylanmıştır.

İstanbul’un mikro deprem aktivitesini izlemek amacıyla Marmara Depremi’nden önce 8 adet Deprem İzleme ve Kayıt İstasyonu kurulmuştur. TÜBİTAK işbirliği ile çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca Japon İşbirliği Projesi çerçevesinde 6 adet deprem izleme istasyonu daha (Japonlar tarafından) kurulmuştur. Bu konuda B.Ü. Kandilli Rasathanesi ile işbirliği yapılmaktadır.

 Yıldız Teknik Üniversitesi ile birlikte, Zemin Bilgi Bankası Projesi çerçevesinde, metropolde yapılan tüm sondaj verilerinin bilgisayar ortamında toplanması gerçekleştirilmektedir.

 TÜBİTAK işbirliği ile Marmara Bölgesi’nde bulunan mevcut fay güzergahları üzerine yerleştirilen 16 adet hidrolik istasyonda, kaynak sularının fiziksel ve kimyasal değişimi ile birlikte radon gazı değişimi günlük bazda izlenmekte ve olası depremlerle ilişkisi saptanmaya çalışılmaktadır.

Mikrobölgeleme Çalışması:

Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile ortaklaşa yürütülen ve 4 farklı senaryo depremi esas alınarak hazırlanan rapor çerçevesinde, mahalle bazında tüm alt ve üst yapılarda meydana gelecek hasar miktarları tespit edilmiş bulunmaktadır. Deprem risk analizleri ve mikro bölgeleme çalışmaları yurt içi ve yurt dışındaki uzmanlarla koordineli olarak yürütülmektedir. Bu konuda JICA ile yapılan anlaşma ile çalışmalara Mart 2001’de başlanmış; deprem risk analizleri ve mikro bölgeleme çalışmaları tamamlanmış ve sonuç raporu Temmuz 2003’te açıklanmıştır.

Acil Ulaşım ve Eylem Planı:

Ana arterlere, boğaz köprülerine, sahil yollarına, geçitlere, oto yollarına, hava ve deniz yolları ile raylı sisteme alternatif ulaşım çalışmaları tamamlanmıştır. İSMEP Projesi kapsamında çalışmaları devam ettirilen Acil Durum Hazırlık ve Afet Yönetiminin Güçlendirilmesi bileşeni altında; 1- Acil Durum Haberleşme Sistemlerinin İyileştirilmesi, 2- Afet Yönetimi Bilgi Sisteminin oluşturulması, çalışmaları kurulan komisyon tarafından devam ettirilmektedir. Büyükşehir ve bağlı birimlerin iletişim altyapısının kriz durumlarını göz önüne alarak bir bütün olarak kurgulanması amaçlanmaktadır. Eğitim çalışmaları yapılmaktadır. İtfaiye Ğ İBİTEM, Acil Yardım ve Cankurtarma Müdürlüğü, Savunma Sekreterliği, AKOM tarafından yaklaşık 70.000 kişiye yangın, kurtarma ve ilkyardım eğitimleri verilmiş, ayrıca halkımızın bilgilenmesi için çeşitli broşür, kitap, CD vb. basılıp  dağıtılmıştır. Ayrıca AKOM’un kendi birimlerini koordine edebilmesine yönelik Afet Acil Yardım Planı hazırlanması çalışmaları sürmektedir.

Afet anı ve sonrasına yönelik çalışmalarımız genellikle AKOM’un koordinasyonu altında olan birimlerin afet anı ve sonrasında yapacakları çalışmaları en etkin şekilde sürdürmek üzere yaptıkları kapasite geliştirme üzerinedir.

AKOM geçmiş yıllar içerisinde özellikle kışla mücadele çalışmalarında önemli deneyimler elde etmiştir. Elde edilen bu deneyimler ışığında kışla mücadele çalışmaları daha etkin sürdürebilmek için sorumlu müdürlüklerimiz olan Yol Bakım ve Onarım, İSFALT, Park ve Bahçeler, İtfaiye tarafından araç alımları yapılmış ve Meteoroloji Müdürlüğü ile koordinasyon içinde gerekli yatırımlar (meteoroloji istasyonunun kurulması vb.)  yapılmıştır.

İstanbul’u özellikle de depremlere en etkin bir şekilde hazırlayabilmek için üniversiteler ve yabancı enstitülerle olan projelerimiz bulunmaktadır. Bunun dışında yerleşimler ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü tarafından kentsel dönüşüm projeleri Zeytinburnu’nda tamamlanmış, Fatih ve Küçükçekmece’de ise devam etmektedir.

Kadıköy Belediyesi’nde afet yönetim çalışmaları  

Şule Yardım Çevre Koruma Müdürü

Afet Yönetim Merkezi; Sibel Aslan,

Mehmet H. Bilgitekin, Hakan Özdemir


Kadıköy Belediyesi, Kadıköy halkını afetlere karşı korumayı, ilçenin altyapı ve üstyapısını afetlere karşı dayanıklı hale getirerek, güvenli kent yaşamını yaratmayı en önemli hedeflerinden biri olarak görmektedir. Kadıköy İlçesinde karşı karşıya kalabileceğimiz tüm afetlere ve kriz durumlarına yönelik olarak İlçe-Mahalle-Aile-Birey ölçeğinde dirençli toplum yaratmak hedefiyle oluşturulan Afet Yönetim Projesi (AYP) 5 yılı aşkın bir süredir yürütülmektedir. Kadıköy Belediyesinin afete yönelik koruyucu planlama çalışmalarını bir çatı altında toplayan Afet Yönetim Projesi (AYP) Bileşenleri:

Afet Yerleşim Planı:

Bu çerçevede ilçe mahalleleri; nüfusları, yoğunlukları, amaca uygun alan kapasiteleri dikkate alınarak 10 Afet bölgesine ayrılmıştır. Afete yönelik mevcut donatı verileri(muhtarlıklar-hastaneler-eğitim kurumları-kamu binaları-benzin ve lpg istasyonları-gayri sıhhi müesseseler...) ile afete yönelik planlama verileri (toplanma merkezleri, toplu bakım-depolama-enkaz döküm-helikopter alanları, sahra hastaneleri...) Coğrafi Bilgi Sistemi GIS ortamına işlenmiş olup afet yönetimine yönelik sorgulamalar yapılmakta ve düzenli olarak güncellenmektedir.

Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG)

Deprem sonrasında ilk 72 saat çok önemli bir süredir ve o zaman devlet belediye ya da diğer kuruluşlar size ulaşamadığı zaman mahalle gönüllüleri  sizi organize edecek. Sizin ne yapmanız  gerektiğini söyleyecek. Kendi mahallesindeki yıkımı bize bildirecek. Yani mahalle gönüllüleri buraya gelmeyecek;  sadece kendi mahallerini  organize edecekler. Kendi mahallelerindeki ihtiyaca göre davranacaklar. Çok yıkım olan mahalleler olacaktır, oradan  gelecek habere göre biz öncelikle ekiplerimizi oraya yollayacağız. Öğrendikleri basit triaj-ilkyardım uygulamalarını yapacaklar. Hastanın ne halde olduğunu belirledikten sonra kırmızı, sarı, yeşil ve siyah renklerde işaretler bırakarak, hastayı bırakır. Devam etmez. Mahalle afet gönüllülerimiz ile her ayın ilk çarşambası yaptığımız toplantılarımız devam ediyor. Onlardan gelen eğitim taleplerini değerlendiriyoruz

Eğitim konusunda: "Temel Afet Bilinci", "İlkyardım", "Afet Psikolojisi", "Çadır Kurma", "Toplum Afet Gönüllüsü (TAG)", Yapısal Olmayan Tehlikelerin Azaltılması (YOTA)", "Depreme Karşı Yapısal Bilinç (DKYB)", "Uygulamalı Yangın" eğitimlerini; BÜ Kandilli Rasathanesi, İÜ Tıp Fakültesi, İTÜ, İstanbul İMO, Mimarlar Odası ve Türkiye Hazır Beton Birliği ile birlikte Kaymakamlık-İlçe Acil Yardım Planı Hizmet Grupları ve Sivil Toplum Kuruluşları işbirliği ile veriyoruz.

Beton ve Zemin Laboratuvarı:

Kontrollü ve izlenebilir beton üretimiyle, zemin türlerine uygun bina inşa edilmesini sağlamak ve öncülük etmek için faaliyetlerini sürdürmektedir. Burada her tür beton testleri (numune alımı-basınç dayanım testleri-taze beton testi) yapılmakta ve ayrıntılı raporları hazırlanmaktadır. Donatı kontrolleri, jeolojik ve jeofizik zemin etüdleri-zemin mekaniği deneyleri yapılmaktadır. Ayrıca, özel firmalar tarafından yapılan zemin etüd raporlarının kontrolü ve onayı da yapılmaktadır

Özel sektörü denetleme işini yapan iki ya da üç belediyeden biriyiz. Aslında bu denetleme de ilk Kadıköy Belediyesi ile başlamıştır. Bizim tutanağımız olmadan Jeoloji Mühendisleri Odası , Jeofizik Mühendisleri Odası  yapılan test raporlarını kabul etmiyor. Laboratuarımızda bulunan malzemeler birçok özel laboratuar da dahi yoktur. Testler sonucu hazırladığımız raporlarda, "bu bina kötü; burada oturulmaz" deme yargısında bulunamıyoruz. Sadece projeye uygun yapılıp yapılmadığını iletiyoruz. Bu yorumu yapmak Bayındırlık Bakanlığı’nın görevidir. Onlar ancak bir binaya burası kötü, bu binayı yıkın diyebilir. Bizim buna yetkimiz yok.

Ataşehir Afet Yönetim Merkezi:

Kadıköy İlçesine hizmet vermek amacıyla kurulan Afet Yönetim Merkezi, Kaymakamlık, Belediye, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Askeriye, Sivil Savunma, İlçe Acil Yardım Planı Hizmet Gruplarına (Aktaş, İSKİ, İGDAŞ, Telekom, İlçe Sağlık Grup Bşk.) ait birimler bulunmaktadır. Bu alan içinde; Afet sonrası kullanılmak üzere Belediyemizce alınan veya kurumumuza bağışlanan malzeme ve ekipmanların uygun koşullarda saklandığı depolar, Belediye personeline ve Afet Yönetim Projesi’nin tüm katılımcılarına eğitim hizmetlerinin verildiği Eğitim Salonu, merkezde görev alan personele afet öncesi ve sonrası hizmet vermek üzere yemekhane, wc duş, spor alanı, otopark, yeşil alan gibi ola


Slider Altına