Header Reklam
Header Reklam

Microsoft’un e-Belediye Vizyonu

12 Temmuz 2008 Dergi: Eylül-Ekim 2006
Microsoft’un e-Belediye Vizyonu Küreselden Yerele

Bildiğiniz gibi küreselleşme kavramı çok eleştirilen bir kavram, küreselleşmeyle ilgili binlerce kitap yazılıyor kimileri eleştiriyor, kimileri de övüyor. Hatta özellikle 1985’den sonra yani Berlin Duvarı’nın yıkılışından sonra politik kamplaşmaların birden bire anlamını yitirip, yeni politik kamplaşmalara doğru dünyanın gittiğini görüyoruz. Dünya 1990’lı, 2000’li yıllardan sonra birden bire küreselleşme ve yerelleşme kavramlarını tartışmaya başladı. Kapitalizm küreselleşmeyle eş anlamlı tutulurken özellikle eski sosyalist kampın getirdiği temsilciler yerelleşme-ulusallaşma ya da yerel kavramları ön plana getirmeye başladılar. Özellikle küreselleşme olgusu eleştirildiğinde,  bilgi teknolojileri temsilcileri ortaya atılıp birden bire kötü adam oldular. Kimilerine göre de küreselleşmenin pozitif yüzünü temsil ediyorduk. Yine bazılarına göre de bilgi teknolojilerini sağlayan şirketler ve özellikle uluslararası şirketler küreselleşmenin kötü yüzünü temsil eder hale de sokuldular. Ben bu çerçevede özellikle belediye- yerel yönetim ölçeğinde bilgi teknolojilerinin aslında gerçek anlamda yerelleşmeye katkılarının neler olduğundan bahsetmek istiyorum. Bir örnekle başlamak istiyorum.

Bundan birkaç yıl önce küçük bir ilçede Microsoft olarak başımıza gelen bir olayı anlatmak istiyorum. Birkaç yıl önce dedik ki; Türkiye’de bilgi teknolojilerini yaygınlaştırmak ve önemini anlatmak için İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in de dışına çıkalım. Adına "Bilişim Kervanı" dediğimiz bir tırla il il dolaşmaya başladık. Yaklaşık 8 ay sürdü ve gittiğimiz her ilde her ilçede bir kamp kuruyorduk. Özellikle de çocuklara yönelik aktiviteler yapıyorduk. Çocuklar bilgisayarlarla oynuyorlar, eğitimler alıyorlardı. Çankırı’da bir olay anlatmak istiyorum. Bu arada televizyona program hazırlayan Tayfun Talipoğlu da bizimle birlikteydi.

Çankırı’da, 10 yaşında bir çocuk içinde bilgisayarların olduğu bilişim tırına geldi, aynı zamanda çekim de yapılıyordu. Birden bire bilgisayarları, çok aktif bir biçimde, hızlı hızlı kullanmaya başladı. Sanki kırk yıldır bilgisayar kullanıyormuş gibi, uzmanmış gibi. Hatta bilgisayarın arka tarafına geçti, işletim sistemine filan baktı. İlgimizi çekti dedik ki röportaj yapalım. Tayfun Talipoğlu yapıyor röportajı da. Sorduk adın ne, nerede yaşıyorsun? Öğrendik ki 10 yaşında. Peki büyüyünce ne olacaksın? "Büyüyünce öğretmen de olurum fark etmez benim için ama bilgisayar mutlaka hayatımda olacak". İstanbul’a gidecek misin? Cevap şuydu: Niye gideyim ki, "İnternet Burada da Var".

"Niye gideyim ki internet burada da var", cümlesi işte bilgi teknolojilerinin yerelleşmeye getirdiği katkı budur. Baktığınız zaman teknoloji nasıl hayatımızda olacak? Yani tekerleğin bulunuşunu da bir teknoloji gelişimi olarak değerlendirirsek tekerleğin bulunuşundan bu yana çeşit çeşit teknolojiler hayatımıza girdi. Yüzyılın başında radyonun keşfi var. Bundan 60 yıl önce televizyonun keşfi var. Çok bilinen kablolunun gelişi var ve Internet’in girişi var.

Bu grafik  şunu gösteriyor. Bir teknolojinin yaygınlaşması yani ilk 50 milyon kişiye kaç yılda ulaşıyor? Örneğin radyoya baktığımız zaman; bir radyonun ilk 50 milyon kişiye ulaşması 38 yılda mümkün olabilmiş. Televizyona bakıyoruz. Televizyonun ilk 50 milyon kişiye erişimi 13 yılda. Internet’in ise hemen daha 5. yılında ilk 50 milyon kişiye ulaştığını görüyoruz. Bugün dünyada internet kullanımının 1-1.2 milyar civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Dünyada kullanılan bilgisayar sayısının da yaklaşık 1 milyar dolayında olduğunu tahmin ediyoruz. 7 milyarlık bir nüfusumuz olduğunu düşünürsek, dünyada yaklaşık yüz kişiden 12 kişiye bir bilgisayar düşüyor.

Türkiye’de bu oranlara baktığımızda. Dünya ortalamasının altında. Ancak Avrupa ortalamasının çok daha altında. Bugün Türkiye’de yaklaşık 6 milyon  bilgisayar var. 70-72 milyon nüfusumuz olduğu düşünülürse daha henüz dünya ortalamasını dahi yakalayamadık ki AB’ye giden yolda örnek aldığımız, AB ülkeleri 15’li yaşlar ortalaması yüzde 60’lara gelmiş durumda, AB 25 yaş ortalaması yüzde 40’ın üzerinde. Türkiye’deki bilgisayar kullanım oranı yüz kişide 8 kişi. Bu çerçevede Türkiye’nin önünde kat etmesi gereken çok ciddi yollar var.

Burada çok hızlı yol alabiliriz. Yani yılları, 10 yılları beklemek zorunda değiliz. Bilgi Teknolojileri hayatımıza çok hızlı giriyor, çok hızlı adapte olabiliyoruz.

Şirketimizin kurucusu Bill Gates’in bir sözü var. Bu son kitabının ilk sözü aslında. "Önümüzdeki 10 yıl içinde teknolojide ve özellikle bilgi teknolojileri alanında gerçekleşecek değişiklikler geçmişteki 50 yıldan daha fazla olacak..."

Yani bundan 50 yıl geriye 1956’ya, o zaman ki bilgi teknoloji kullanımına bakın bir de bu günleri düşünün. O geçmiş 50 yıldaki hızlı dönüşümden çok daha fazlasını önümüzdeki 10 yıl içerisinde göreceğimize dair bir öngörü bu. Gerçekleşir mi bilmiyorum ama benim yorumum da gerçekleşeceği şeklinde.

Geleneksel Belediyecilikten e-Belediyeciliğe, Geleneksel belediyecilik hizmetlerinden, vatandaşların ihtiyaçları ve Yerel Yönetim yasaları doğrultusunda, güncel teknolojiler kullanılarak saydam ve katılımcı e-belediye hizmetleri oluşturma yönünde ilerlemek...

Türkiye’deki belediyelere baktığımız zaman; önümüzdeki zaman diliminde nasıl ki Avrupa "merkezden yerel yönetimlere doğru gidiş"i öngörüyor ve biçimlendiriyorsa, aynı şekildeki bir öngörüyü de biz Türkiye için öngörüyoruz. Türkiye’de 3 binin üzerinde belediye var. Bu belediyelerin bazıları çok ciddi bir biçimde bilgi teknolojilerini kullanıp halka daha iyi hizmet vermeye çalışıyorlar. Kimilerinin ise bilgisayarları bile yok. Bir belediye neden bilgisayar ya da bilgi teknolojileri kullansın diye baktığımız zaman, iki nedeni sayabiliriz; "Verdiği hizmetleri daha iyi hale getirmek" ve "vatandaşın beklentilerini daha iyi çözebilmek". Bu çerçevede eğer bir belediye gerçekten bilgi teknolojilerini kendisine bir yol olarak seçerse işte o zaman başarılı olur diye düşünüyorum.

Bir örnek vermek istiyorum, yerelden merkeze doğru bir Türk vatandaşı nasıl pasaport alır sorusunun cevabına baktığınızda görülüyor. (Başvuru için Emniyet Genel Müdürlüğü,  Nüfus Kaydı için İçişleri Bakanlığı, Sabıka Kaydı için Adalet Bakanlığı, Askerlik Durumu için Milli Savunma Bakanlığı, Vergi Borcu durumu için Maliye Bakanlığı, eğer yurttaş yurt dışında ise Dışişleri Bakanlığı) Oysa vatandaş için karşı tarafta tek bir devlet var. Aynı şekilde bunu yerel yönetimler çerçevesinde düşünürseniz tek bir yerel yönetim var. Ama burada, vatandaş bir pasaport almak istediğinde tüm bu işlemleri kendisi yapmak zorunda kalıyor. Eğer yurt dışında iseniz bunların hepsini Dış İşleri Bakanlığı sizin adınıza yapıyor; ama, Türkiye’deyseniz yapmıyor. Yeni yeni bu adımları atmaya başladık.  

Merkezi yönetimde devletin belge ve hizmetleri elektronik ortama taşıması ile ilgili öngörüsü bu fotoğraf (Şekil 1)

Bu devletin kamu portali. Daha önce Türk Telekom’a ihale edilmişti. Türk Telekom’un özelleştirilmesi sonucu bu görevi TürkSat’a verdi. Ama bu proje maalesef başlamadı. Oysa biz bu yılın sonunda bu portalin açılacağını umuyorduk. Bu portal aslında tek bir kapı: "Devlet Kapısı". Bizim için, yani vatandaş için devlet, Osmanlı’nın son döneminden beri hep bir kapıyla sembolize edilmiştir. Böyle bir e- Devlet kapısı oluşturulmaya çalışılıyor. e-Devlet Kapısı’ndan girdikten sonra, vatandaş artık vali mi var, emniyet mi var, savunma mı var hatta yerel yönetimler mi var, onun için transparan olsun istiyor. Ve tek bir kapıdan girerek, tek bir yerden akredite olarak, tek bir yerde kimliğini göstererek işlemlerini sonlandırmak istiyor. Aynı yapıyı belediyeler de "e-Belediye" kavramı içersinde ya da belediyede kullanılacak bilgi teknolojileri kapsamı çerçevesinde kurmalıdır diye düşünüyorum.

Yerel Yönetimler İçin Microsoft Etkileşimli İdare Sistemi (EİS)

Başarılı bir e-Belediye sistemi mutlaka bu tür bir portal altyapısının geliştirilmesi ile mümkün olacaktır. Bu çerçevede belediye; yapmak istediği emlak işlerini ya da vatandaştan toplayacağı çöp vergisini ya da vatandaşın izleyeceği imar izinlerini, imar belgelerini, kültürel hizmetlerini, afet masasını hatta muhtarlıkla ilgili işlemlerini de tek bir kapıdan yapabilir konuma gelmelidir diye düşünüyorum.

Bu aslında bizim Microsoft’un e-Belediye’ye yönelik olarak getirdiği vizyonudur.  (Şekil 2) Bu dünyada kullanılan ve başarılı olduğu kanıtlanmış bir sistem. Ben o çerçevede birkaç örnek vermek isterim. Biz buna Microsoft’un içerisinde "Etkileşimli İdare Sistemi" diyoruz. Örneğin bir kent düşünelim adı da Uygar Kent olsun. Bu sembolik bir Microsoft kenti olsun. Baktığınızda bu kentte neler var. Doğal olarak paydaşlar var; vatandaşlar var, vatandaşların seçtiği belediye temsilcileri var (belediye başkanı, meclisi var), seçilmişlerin dışında yine kamu için çalışan kamu görevlileri var. Dolayısıyla bu üçlüyü; vatandaş, seçilmiş temsilci ve kamu görevlilerini, verilen hizmette buluşturacağını düşündüğümüz bir yapının kurulması gerekiyor. Bu ilişki nasıl olacak? Öncelikle AB’nin yerel yönetimler için öngördüğü ve yerel yönetimlerin çözmesi gerektiği şeklinde belirtilen 16 tane problem var. Verimli olmalı, performans yönetimi olmalı, sosyal refahla ilgili bir bölümü olmalı, istihdam yaratmalı, altyapı hizmetleri gibi. Tüm bunlar AB’nin yerel yönetimler için öngördüğü kriterler.

Dolayısıyla diyoruz ki bir belediye bu kriterler çerçevesinde senaryo oluşturarak senaryo bazlı çalışmalı. Yaklaşık burada da 6 tane senaryo var. Bu 6 senaryonun 6’sı da başarılı bir e-Belediye çözümü için gerekli.

"Sürekli gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda sorunsuz hizmet sağlama sorumluluğu"

6 Temel Senaryo; 1-Vatandaş Erişimi, 2-Ofis Entegrasyonu, 3-Çalışan Üretgenliği, 4-Performans Yönetimi, 5-Ekonomik Gelişim, 6-BIT Geliştirilmesi

İlki vatandaşın erişimi. Yani yaptığınız oluşturduğunuz elektronik hizmetlere vatandaş erişebiliyor mu? Nasıl erişebiliyor? Kaç kişi erişiyor? diye sorgulayarak buna başlamalısınız. Arkasından, kendi içinizde ofis entegrasyonu var mı? Çalıştırdığınız elemanlar üretken verimli mi? Performans Yönetimi yapıyor musunuz? Yaptığınız hizmetler o yöreye ilişkin bir ekonomik refah getiriyor mu? Ekonomik gelişim kavramını yaptığınız hizmetlerle sorguluyor musunuz? Ve çok daha önemlisi 1 yıl sonrasını, üç yıl sonrasını, 5 yıl sonrasını da planladınız mı? Bugün Türkiye’de belediyelerin en kritik problemlerinden biri; belediye başkanı gelir, seçim süresi içinde projelerini oluşturur bir sonraki dönemi düşünmez ya da düşünse de o benim dönemim değil der. Belki de en kritik konulardan birisi de budur. Belediyelerin hizmetlerine ilişkin grafik çizgileri hep iner çıkar, bunlar seçim dönemlerine göre ortaya çıkar. O çerçevede e-Belediye hizmetlerine yönelik olarak 1 yıl, 5 yıl, 10 yıl sonra ne olacağının ve bu süreçteki gelişmelerin de hesaba katılması gerekir. Küçük bir örnek verirsek. İngiltere’nin Themes kenti, daha bırakınız bilgisayarlarla ve ağ altyapılarıyla çalışmadan önce çok ciddi bir yerel yönetim anlayışıyla e-Dönüşüm Planı’nı ortaya koyarak yapıyor. Bunun arkasında çok ciddi bir rapor da var. Burada az önce söylediğim 6 bölüm 6 senaryo detaylı incelenmiş durumda. Vatandaşı hizmetlere nasıl erişecek? Bilgisayarı varsa şöyle erişecek, yoksa şöyle erişecek. Bu vatandaş bana erişecek; ama, bilgi teknolojileri konusunda eğitimli değilse ben belediye olarak ne yapmalıyım gibi, bir sürü soruya cevap vererek başlıyor. Arkasından bir başka senaryoya geçiyor, ofis entegrasyonu. Ben yaptığım işlerde, iç işlerinde elemanlarımı verimli çalıştırıyor muyum? Ne kullanıyoruz kağıt mı, elektronik ortamdalar mı? Bir Doküman Yönetim Sistemim var mı?  Benim Elektronik Doküman Sitemim vatandaşın belgeleriyle entegre mi? gibi çok ciddi senaryo bazlı çalışmaları oldu. Bir belediyenin başarılı olabilmesi için mutlaka ve mutlaka bunu yapması gerekir.

Aynı şekilde diğer konulara da kısa kısa değineceğim. Örneğin vatandaşın erişimi ile ilgili zorluklar konusu ki birincil zorluk olarak algılıyoruz. Bu konuyu da belediyelerin en çok hataya düştüğü konu olarak belirtmek istiyoruz. Örneğin bir belediye seçimle geldikten sonra çok ciddi bir kaynağı teknolojiye yatırabiliyor. Kendi sisteminize yatırdığınız teknoloji trilyonlar olsa, eğer kullanıcınız yoksa yaptığınız yatırım bilgisayarı olanı tatmin etmekten ve onu mali olarak daha iyi duruma getirmekten başka hiç bir işe yaramıyor. Eğer vatandaşın bu hizmetlere nasıl erişeceğine ilişkin bir planınız programınız yoksa, pek fazla yol kat edemezsiniz.

Yine bir örnek verelim. Datça Belediyesi; vatandaşlara dedi ki artık tüm ödemelerinizi internetten yapabileceksiniz. Ama Datça’da kaç kişi bilgisayar kullanıyor diye düşündünüz mü, bunu araştırdınız mı diye bir soru sorduk. Bu hiç düşünülmemiş ve sorulmamıştı. Eğer vatandaşın bu hizmetlere nasıl erişeceğine ilişkin bir planınız programınız yoksa, Datça’da olduğu gibi 100 kişi’den ancak 8 kişiye hizmet veriyorsunuz demektir.

Burada son olarak şunu söylemek istiyorum; Aslında ne yaparsanız yapın dünyanın en mükemmel sistemlerini getirseniz dahi eğer yere sağlam basmıyorsanız başarılı olamayacaksınız demektir. Bunun yolu öncelikle güvenli bir alt yapı ki biz Microsoft teknolojileriyle bunları sunduğumuzu düşünüyoruz. Fakat çok daha önemlisi şu; Belediye olun merkezi yönetim olun vatandaşınıza nasıl baktığınızdan daha önemlisi yok. Vatandaşı daha iyi nasıl kontrol edebilirim mantığı ile bakıp ona göre elektronik altyapınızı, bilgi teknolojilerinizi düzenliyorsanız, vatandaşı kontrol edeyim, kaç kişi var, nasıl bu adamlardan daha fazla vergi alayım mantığı ile bakıyorsanız bu e-dönüşüme giden yol değil. Aslında e-Dönüşüm’e giden yol bu mantaliteden çıkıp, vatandaşı daha fazla nasıl memnun edebilirim mantığıyla hareket etmekten geçiyor. n

Etiketler


Slider Altına