Tarihimizle Barışmak
İlk sayımızda; ‘7e Paradigması’ bağlamında yapılan ‘Söyleşi’de şöyle diyordum:‘Geçmiş yıllarda; değerli tarihçimiz Sayın İlber Ortaylı; değerli bilim insanımız Sayın Doğan Kuban; Sayın Mübeccel Kıray; alanında kutup sayılan rahmetli Orhan Şaik Gökyay; büyük belediyeci yine rahmetli Osman Nuri Ergin ve nicelerinin bilimsel araştırmalarını, çalışmalarını okumuş ve özellikle dilimizin büyük ustalarından rahmetli Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir başyapıt olan ‘Beş Şehir’ eserinden çok etkilenmiştim. Bu bağlamda; bir ‘Şehir Medeniyeti’ olan Osmanlı Medeniyeti’ni az çok anladığımı düşünüyordum. Kuşkusuz; okuduklarım ve anlamaya çalıştıklarım bunlardan ibaret değildi. O zaman; bugünü anlamak ve geleceği inşa etmek için ‘Tarihimizle Barışmak’ gerekliliğini duydum. Bu yaklaşımdan Osmanlı’nın ilk ‘300’ yılını tanımlayan ‘Adalet Mülkün Temelidir’ ilkesi ile gerçekleştirilen yönetimin de temelde ‘6e Paradigması’ ile tanımlanabileceği görüşüne vardım. ‘6e = etik + ekolojik + ergonomik + elastik + estetik + ekonomik’.
Bu yaklaşım şehir yönetimi, kent yönetimi için de geçerliydi. O ‘300’ yıllık özel tarihsel dönem; bütün boyutlarıyla etik + ekolojik + ergonomik + elastik + estetik + ekonomik olarak tanımlanabilirdi ve tanımlanabilir’.
İşte bugün yapmamız gereken ilk şey, ‘Tarihimiz’le Barışarak’ bize tarihimizden miras kalan; belki de çocuklarımızdan, torunlarımızdan ‘ödünç aldığımız’ bu ‘6 Bileşen’i günümüzün gereksinmelerine göre dönüştürerek onlara yeniden işlerlik ve yaşam kazandırmaktan ibarettir.
Gerçekte tüm Osmanlı Medeniyeti’ni anlamak için, sadece ‘Kuş Evleri’ne bakmak bile yeterlidir.
‘Kuş Evleri’; ‘6e Paradigması’nın yaşama geçirilmiş en çarpıcı, en somut, en başarılı örneklerinden birirdir. ‘Kuş Evleri’ önce ‘ekonomik’ nedenlerle inşa edildi. 21.Ocak 2005 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Emre Erdoğan ‘Hep Gözümüzün Önünde Duran; Ama Hiç, Görmediğimiz Kuş Evleri’ başlıklı yazısında; büyük Mimar Cengiz Bektaş’ın ‘Kuş Evleri’ adlı eserine gönderme yaparak şöyle yazıyor: ‘Kuş evlerinin ilk örnekleri tutumluluk nedeniyle ortaya çıkmış. Taş yontulurken köşesi kopunca, taşı atmak istemeyen ustalar, taşı yine de kullanırmış. Böylece tüm taşlar birleştirilince ortada bir oyuk kalırmış. İşte kuş evlerinin ilk örnekleri böyle ortaya çıkmış. Zamanla kuş dışkılarının çepheye değmemesi için çıkıntılı kuş evleri yapılmış. Sonra da kuşların yağmurdan korunması için bu yapılara, ufak çatılar eklenmiş’. Burada neyi görüyoruz: ‘Ekonomik’ nedenlerle inşa edilen ‘Kuş Evleri’; kuşlara, canlılara, doğaya sahip çıktığı için ‘Ekolojik’tir; kuşların yaşamalarına, yuva yapmalarına yavrulamalarına uygun olduğu için ‘Ergonomik’tir; olağanüstü güzel yapıları ve görünümleri nedeniyle ‘Estetik’tir. Daha sonra çıkıntılar ve çatılar eklenebileceği için ‘Elastik’tir ve hepsinden önemlisi; tüm bu bileşenleri içerecek değerler bütününe sahip olduğu için ‘Etik’tir. Yani Osmanlı Kuş Evleri; ‘6e Paradigması’nın en başarılı örneklerine karşılık düşer. ‘6e _ etik + ekolojik + ergonomik + elastik + estetik + ekonomik’. Kuşkusuz; yaşamın tüm alanları da genelde bu ‘6e Paradigması’ ile tanımlanmaktaydı. Sosyal yaşam, ekonomik yaşam, aile yaşamı...
Evet; yeniden tekrarlayalım. Tarihimizle barışırken; günümüzün toplumunu, günümüzün insanını, günümüzün kentini ve kentlilerini ancak; ‘6e Bileşeni’ni dönüştürüp yepyeni bir bileşenle bütünleştirerek ‘kucaklayabiliriz’. Bu bileşen de ‘insan dostu / doğa dostu / istihdam dostu / çevre dostu / gelecek dostu e-Teknoloji’dir, ‘Yeşil Teknoloji’dir. İşte ‘Tarihimizle Barışmak’ tam da budur. ‘7e Paradigması’ budur.
Dr. Müh. SEDAT ÖZKOL
Bu yaklaşım şehir yönetimi, kent yönetimi için de geçerliydi. O ‘300’ yıllık özel tarihsel dönem; bütün boyutlarıyla etik + ekolojik + ergonomik + elastik + estetik + ekonomik olarak tanımlanabilirdi ve tanımlanabilir’.
İşte bugün yapmamız gereken ilk şey, ‘Tarihimiz’le Barışarak’ bize tarihimizden miras kalan; belki de çocuklarımızdan, torunlarımızdan ‘ödünç aldığımız’ bu ‘6 Bileşen’i günümüzün gereksinmelerine göre dönüştürerek onlara yeniden işlerlik ve yaşam kazandırmaktan ibarettir.
Gerçekte tüm Osmanlı Medeniyeti’ni anlamak için, sadece ‘Kuş Evleri’ne bakmak bile yeterlidir.
‘Kuş Evleri’; ‘6e Paradigması’nın yaşama geçirilmiş en çarpıcı, en somut, en başarılı örneklerinden birirdir. ‘Kuş Evleri’ önce ‘ekonomik’ nedenlerle inşa edildi. 21.Ocak 2005 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Emre Erdoğan ‘Hep Gözümüzün Önünde Duran; Ama Hiç, Görmediğimiz Kuş Evleri’ başlıklı yazısında; büyük Mimar Cengiz Bektaş’ın ‘Kuş Evleri’ adlı eserine gönderme yaparak şöyle yazıyor: ‘Kuş evlerinin ilk örnekleri tutumluluk nedeniyle ortaya çıkmış. Taş yontulurken köşesi kopunca, taşı atmak istemeyen ustalar, taşı yine de kullanırmış. Böylece tüm taşlar birleştirilince ortada bir oyuk kalırmış. İşte kuş evlerinin ilk örnekleri böyle ortaya çıkmış. Zamanla kuş dışkılarının çepheye değmemesi için çıkıntılı kuş evleri yapılmış. Sonra da kuşların yağmurdan korunması için bu yapılara, ufak çatılar eklenmiş’. Burada neyi görüyoruz: ‘Ekonomik’ nedenlerle inşa edilen ‘Kuş Evleri’; kuşlara, canlılara, doğaya sahip çıktığı için ‘Ekolojik’tir; kuşların yaşamalarına, yuva yapmalarına yavrulamalarına uygun olduğu için ‘Ergonomik’tir; olağanüstü güzel yapıları ve görünümleri nedeniyle ‘Estetik’tir. Daha sonra çıkıntılar ve çatılar eklenebileceği için ‘Elastik’tir ve hepsinden önemlisi; tüm bu bileşenleri içerecek değerler bütününe sahip olduğu için ‘Etik’tir. Yani Osmanlı Kuş Evleri; ‘6e Paradigması’nın en başarılı örneklerine karşılık düşer. ‘6e _ etik + ekolojik + ergonomik + elastik + estetik + ekonomik’. Kuşkusuz; yaşamın tüm alanları da genelde bu ‘6e Paradigması’ ile tanımlanmaktaydı. Sosyal yaşam, ekonomik yaşam, aile yaşamı...
Evet; yeniden tekrarlayalım. Tarihimizle barışırken; günümüzün toplumunu, günümüzün insanını, günümüzün kentini ve kentlilerini ancak; ‘6e Bileşeni’ni dönüştürüp yepyeni bir bileşenle bütünleştirerek ‘kucaklayabiliriz’. Bu bileşen de ‘insan dostu / doğa dostu / istihdam dostu / çevre dostu / gelecek dostu e-Teknoloji’dir, ‘Yeşil Teknoloji’dir. İşte ‘Tarihimizle Barışmak’ tam da budur. ‘7e Paradigması’ budur.
Dr. Müh. SEDAT ÖZKOL