Neden 'Empati'?
Kitap daha önce çeşitli Avrupa ülkelerine çevrilmiş ve bu arada Gabriel Mouray, Fransızca çevirisine bir önsöz yazmıştı. Türkçe çevirisinde, bu önsözle, o günün kelimeleriyle Okakura Kakuzo şöyle anlatılıyor;
"Çaynamenin müellifi Okakura Kakuzo 1862 de doğmuş, 1913 de ölmüştür...
Okakuro Kakuzo ışığa ve güzelliğe candan bağlı, fevkalade süzülmüş ve incelmiş, son derece narin bir hassasiyet sahibi, bilgisi çok geniş, zevki gayet sağlam bir zeka, insanların atalarından kalma itikatlara ve geleneklere sıkıca bağlı kaldıkları halde daha az felaketli olacaklarına inanmak akıllılığını.. yahut deliliğini gösteren adamlardan biri, tabiatın ve hayatın her temaşasından zevk almayı bilen ve sanatın yalnız ressamların, heykeltraşların, müzisyenlerin, mimarların eserlerinde bulunmayıp bayağıların gözlerine görünmeyen fakat bu işlerden anlamayanların ruhlarına eşsiz, emsalsiz heyecanlar veren başka binlerce şeyde de sanat bulunacağına inanmış sanatkar Ğ şairlerden biri idi."
Değerli Okuyucular;
Bu kitap, aradan geçen kırk yılı aşkın sürede benim iki Ğ üç başucu kitabımdan biri oldu. Onu hemen her gün okur ve her okuyuşumda yeni tadlar, yeni ilhamlar alırım, heyecanlanırım. Türkçe çevirisi "92" sayfa olan küçük, küçücük bir kitap. Ama gerçek bir mücevher, "Umut Pırlantası" kadar parlak, ışıklı, ışıltılı, sevecen, bilge bir kitap. Daha onsekiz yaşımda iken bu kitabı bulup okumuş olduğum için kendimi talihli sayıyorum; ayrıca yine henüz onsekiz yaşımdayken bile, bu kitaptan tadına varılmaz bir haz aldığım için kendimi kutluyorum. Yukarıda da söylediğim gibi, bu haz ve hayranlık bugün de devam ediyor ve her geçen gün daha da artıyor.
İzin verirseniz; bu kitaptan bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerçekte kitabın bütününü okumak ve "Çay Üstadları"nın; bu olağanüstü ince, incelikli, duyarlı, hoşgörülü ve bilge kişilerin kim ve ne olduklarını öğrenmek gerekiyor. Ama, aradan alıntı yapıldığında bile, "Çayname"nin ışığı gözlerimizi kamaştırıyor.
"Büyük çay üstadı Soshi:
-’Balıklar sudan ne kadar hoşlanıyorlar’, diye bağırmış.
Arkadaşı demiş ki:
-’Siz balık değilsiniz, balıkların sudan hoşlandığını nereden biliyorsunuz?’
Soshi şöyle cevap vermiş:
- ’Siz de benim kendim değilsiniz. Balıkların sudan hoşlandıklarını bilmediğimi nereden biliyorsunuz?’ "
Kıssadan Hisse:
Tüm insani ilişkilerimizde, aile, sosyal ve mesleki yaşamınızda karşımızdakilerin hiç kendine özgü, eşsiz, ve benzersiz bir yanı olduğunu, olabileceğini düşündünüz mü? düşünüyor musunuz? Düşünmediyseniz, düşünmeye başlamanın tam zamanı. Karşımızdaki kişi gerçekten de balıkların sudan hoşlandığını bile bilebilecek bir iç bilgiye, bir öngörüye, bir içgörüye, bir bilgeliğe, bir sezgiye sahip olamaz mı?
Sizden farklı olamaz mı? Farklılığıyla, tıpkı bir senfoninin farklı notaları gibi, bir mozayiğin farklı parçaları gibi sizinle bir insanlık senfonisinde, bir insanlık mozayiğinde yer almış olamaz mı? Yer almamalı mı? Yer almamalı mıyız?
Yaşamınızın bütününde insani ilişkilerinizde, aile, sosyal ve mesleki yaşamınızda ne olmak istiyorsunuz? Kimsiniz? Yalnızca kendi türkülerinizi mi söylüyorsunuz? Kulaklarınız yalnızca kendi türkülerinizi mi dinliyor? Başkalarının türkülerine sağır mısınız? Yoksa, tüm insani ilişkilerinizde, tüm aile, sosyal ve en önemli mesleki ilişki ve faaliyetlerinizde karşınızdaki ile, karşınızdakilerle bütünleşip, onların türkülerini de, onlarla birlikte, karşınızdaki olarak söyleyebiliyor musunuz?
Bu türküleri söylerken "Karşınızdaki" yalnızca "Karşınızdaki" olmaktan çıkarak "Siz olabiliyor mu?" ve "Siz" de yalnızca "Siz" olmaktan çıkarak "Karşınızdaki" olabiliyor musunuz? Olabilmek ister misiniz? "Karşınızdaki" olabilmek ve "Karşınızdakiler"in de "Siz" olmasına olanak sağlayabilmek için içtenlikle gayret göstermeye var mısınız?
Dr. Müh. SEDAT ÖZKOL
"Çaynamenin müellifi Okakura Kakuzo 1862 de doğmuş, 1913 de ölmüştür...
Okakuro Kakuzo ışığa ve güzelliğe candan bağlı, fevkalade süzülmüş ve incelmiş, son derece narin bir hassasiyet sahibi, bilgisi çok geniş, zevki gayet sağlam bir zeka, insanların atalarından kalma itikatlara ve geleneklere sıkıca bağlı kaldıkları halde daha az felaketli olacaklarına inanmak akıllılığını.. yahut deliliğini gösteren adamlardan biri, tabiatın ve hayatın her temaşasından zevk almayı bilen ve sanatın yalnız ressamların, heykeltraşların, müzisyenlerin, mimarların eserlerinde bulunmayıp bayağıların gözlerine görünmeyen fakat bu işlerden anlamayanların ruhlarına eşsiz, emsalsiz heyecanlar veren başka binlerce şeyde de sanat bulunacağına inanmış sanatkar Ğ şairlerden biri idi."
Değerli Okuyucular;
Bu kitap, aradan geçen kırk yılı aşkın sürede benim iki Ğ üç başucu kitabımdan biri oldu. Onu hemen her gün okur ve her okuyuşumda yeni tadlar, yeni ilhamlar alırım, heyecanlanırım. Türkçe çevirisi "92" sayfa olan küçük, küçücük bir kitap. Ama gerçek bir mücevher, "Umut Pırlantası" kadar parlak, ışıklı, ışıltılı, sevecen, bilge bir kitap. Daha onsekiz yaşımda iken bu kitabı bulup okumuş olduğum için kendimi talihli sayıyorum; ayrıca yine henüz onsekiz yaşımdayken bile, bu kitaptan tadına varılmaz bir haz aldığım için kendimi kutluyorum. Yukarıda da söylediğim gibi, bu haz ve hayranlık bugün de devam ediyor ve her geçen gün daha da artıyor.
İzin verirseniz; bu kitaptan bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerçekte kitabın bütününü okumak ve "Çay Üstadları"nın; bu olağanüstü ince, incelikli, duyarlı, hoşgörülü ve bilge kişilerin kim ve ne olduklarını öğrenmek gerekiyor. Ama, aradan alıntı yapıldığında bile, "Çayname"nin ışığı gözlerimizi kamaştırıyor.
"Büyük çay üstadı Soshi:
-’Balıklar sudan ne kadar hoşlanıyorlar’, diye bağırmış.
Arkadaşı demiş ki:
-’Siz balık değilsiniz, balıkların sudan hoşlandığını nereden biliyorsunuz?’
Soshi şöyle cevap vermiş:
- ’Siz de benim kendim değilsiniz. Balıkların sudan hoşlandıklarını bilmediğimi nereden biliyorsunuz?’ "
Kıssadan Hisse:
Tüm insani ilişkilerimizde, aile, sosyal ve mesleki yaşamınızda karşımızdakilerin hiç kendine özgü, eşsiz, ve benzersiz bir yanı olduğunu, olabileceğini düşündünüz mü? düşünüyor musunuz? Düşünmediyseniz, düşünmeye başlamanın tam zamanı. Karşımızdaki kişi gerçekten de balıkların sudan hoşlandığını bile bilebilecek bir iç bilgiye, bir öngörüye, bir içgörüye, bir bilgeliğe, bir sezgiye sahip olamaz mı?
Sizden farklı olamaz mı? Farklılığıyla, tıpkı bir senfoninin farklı notaları gibi, bir mozayiğin farklı parçaları gibi sizinle bir insanlık senfonisinde, bir insanlık mozayiğinde yer almış olamaz mı? Yer almamalı mı? Yer almamalı mıyız?
Yaşamınızın bütününde insani ilişkilerinizde, aile, sosyal ve mesleki yaşamınızda ne olmak istiyorsunuz? Kimsiniz? Yalnızca kendi türkülerinizi mi söylüyorsunuz? Kulaklarınız yalnızca kendi türkülerinizi mi dinliyor? Başkalarının türkülerine sağır mısınız? Yoksa, tüm insani ilişkilerinizde, tüm aile, sosyal ve en önemli mesleki ilişki ve faaliyetlerinizde karşınızdaki ile, karşınızdakilerle bütünleşip, onların türkülerini de, onlarla birlikte, karşınızdaki olarak söyleyebiliyor musunuz?
Bu türküleri söylerken "Karşınızdaki" yalnızca "Karşınızdaki" olmaktan çıkarak "Siz olabiliyor mu?" ve "Siz" de yalnızca "Siz" olmaktan çıkarak "Karşınızdaki" olabiliyor musunuz? Olabilmek ister misiniz? "Karşınızdaki" olabilmek ve "Karşınızdakiler"in de "Siz" olmasına olanak sağlayabilmek için içtenlikle gayret göstermeye var mısınız?
Dr. Müh. SEDAT ÖZKOL