Header Reklam
Header Reklam

Müjde! Deprem Konseyi lağvedildi!

13 Temmuz 2008 Dergi: Ocak-Şubat 2007
"Tüm temel sorunlarımızda olduğu gibi ’Afet Yönetimi’nde de ’Geri Bıraktırılan’ ülkemiz, insanlarımız ve kurumlarımız ’Afetleri Yönetmek’ yerine; sürekli ’Afet Üretiyor’; ’Afet Üretmeye Zorlanıyor’. Peki bu değişmez bir kader midir?

’Afet Üretmek’ yerine ’İyi Afet Yönetişimi’ni gerçekleştiremiyecek miyiz?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ’Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir’ ve ’Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır; geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur’ sözlerinden ders almayı öğrenemeyecek miyiz?"

Bu satırların yazılmasından kısa bir süre sonra 2 Şubat 2007 tarihinde gazetelerde ve kimi televizyon kanallarında; "Deprem Konseyi Lağvedildi" başlıklı açıklamalara yer verildi. Bu konu ile ilgili olarak "ntvmsnbc.com"da yer alan açıklama şu şekildeydi:

"17 Ağustos depreminin ardından oluşturulan Ulusal Deprem Konseyi lağvedildi. 6 Ocak’ta yayımlanan bir genelge ile lağvedilen konseyin kuruluş amacının ortadan kalkması karara gerekçe olarak gösterildi.

Alanında uzman bilim adamlarından oluşan Ulusal Deprem Konseyi depreme hazırlık konusunda yapılacak çalışmalarla ilgili hükümete ve kamu kuruluşlarına önerilerde bulunuyordu.

Konsey üyeleri kendilerine henüz bir bilgi ulaşmadığını, ayrıntılı bilgi aldıktan sonra gelişmeleri değerlendirmek üzere bir basın toplantısı düzenleyebileceklerini söyledi.

Ulusal Deprem Konseyi tarafından hazırlanan ’Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi’, 6 Mayıs 2002’de kamuoyuna açıklanmış; 100 sayfalık rapor, depremden önce yapılması gereken çalışmaları sıralayarak bir yol haritası niteliği ile uzun süre tartışılmıştı."

Evet; "Uzman Bilim İnsanlarından Oluşan Ulusal Deprem Konseyi" ne yapmıştı?

1. Depreme hazırlık konusunda yapılacak çalışmalarla ilgili olarak hükümete ve kamu kuruluşlarına önerilerde bulunmuştu ve

2. "Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi" gibi "Rapor"larla yapılması gereken çalışmaları sıralamıştı.

Özetle; "bilim" ve "bilimsel etik"in ışığında ilgili kurum ve kuruluşlar, kamuoyunu uyarmış, aydınlatmış ve bilgilendirmişti.

Kuşkusuz, tüm bu yaklaşımlar "Takdir-i İdari"yi ortaya koyduğu, koyacağı için "Günah-ı Kebir"di ve affedilemezdi. Nitekim öyle oldu ve "Ulusal Deprem Konseyi" lağvedildi.

Yine de ne yapılırsa yapılsın, "Güneş balçıkla sıvanamıyor"du.

Bu çerçevede, "ntvmsnbc.com"da yer alan açıklamaya "yorum" getiren Sayın Mehmet Akif şöyle diyordu: "Şu büyük İstanbul depremi olsa da; biz de kurtulsak, Türkiye’de". Sayın Umut Akgün’ün "yorumu" ise şu şekildeydi: "İsabetli bir karar olmuş. Tam bir Türkiye klasiği. Arada sırada 15 Ğ 20 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ölse, ne olacak. Karar altına imza atanları tebrik ederim".

Sayın Zeynep Alimoğlu ise şöyle diyordu: "Evet; çünkü Türkiye artık deprem kuşağında değil. Konumu değiştirildi, coğrafi olarak". O zaman Osmanlı Maarif Nazırı’nın bir nükte olarak söylediği: "Mektepler olmasaydı Maarif’i ne güzel idare ederdim" sözlerini günümüze uyarlarsak; şöyle diyebilir miyiz? "Artık Deprem Konseyi olmadığına göre Deprem konusunda rahatlıkla ’Mış’ gibi yapabiliriz."

Dr. Müh. SEDAT ÖZKOL

Etiketler


Slider Altına