“MÜNİH’TE EFKÂR”
12 Ekim 2008 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Sayın Erol Özkan “Akdeniz kıyılarından sonra Münih’te efkâr” başlığını taşıyan yazısında, güzel Türkçesi ile şöyle diyor:
“Günlerdir kül rengi bir gökyüzü ve yağmurla uyanıp evin arkasındaki parkta volta atıyorum… Aklımda ise ünlü yönetmen Michelangelo Antonioni’nin başyapıtı olan ‘Blow-up’ (Cinayeti Gördüm) filminin o son sahnesindeki müthiş sekans gözümün önünden gitmiyor. Bilenler hatırlayacaktır. 1966 yapımı bu kült filmde ünlü bir moda fotoğrafçısının Londra’da bir parkta tesadüfen rastlayıp fotoğrafladığı bir cinayeti aydınlatamamasının yarattığı çaresizlik içinde yine aynı parkta dolaşırken karşılaştığı çılgın bir pandomimci grubun tenis kortundaki oyunlarına katılıp görünmeyen bir tenis topunu yakalayıp boşluğa savurması gibi duygular içindeyim şu günlerde Münih’te… Yani her şeyi görüp yaşayıp da açıklayamamanın yarattığı hüzün benimkisi”.
Evet; bizim hüznümüz de böyle. “her şeyi görüp yaşayıp da açıklayamamanın yarattığı hüzün”.
Gerçekte “hüzün”, kimi zamanlar kişiye garip bir zevk de verse temelde insan için taşınması çok güç, çok ağır bir duygudur. Hatta kederden bile ağır. O zaman ne kadar zor da olsa görüp yaşadıklarımızı açıklamaya çalışmak daha doğru olmayacak mı?
Gerçekte e-Belediye dergisi de yayımlanmaya başladığı tarihten itibaren gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, hep bilimsel gerçeklerle insani duygu ve değerlerin ışığında yorumlamaya, açıklamaya çalışmadı mı?
“Yaşamda En Gerçek Yol Gösterici Bilimdir” ilkesine bağlı kalmadı mı? e-Belediye’ye Dönüşüm”ün salt teknik-teknolojik-elektronik bir dönüşüme değil; temelde “elektronik” bileşenin yanında etik+ekolojik+ergonomik+estetik+elastik+ekonomik bileşenleri de kapsaması gereken “Holistik” bir dönüşüme karşılık düştüğünü, açık-seçik ve somut örnekleriyle ortaya koymaya, açıklamaya çalışmadı mı?
Hep doğruların ve gerçeklerin yanında olmadı mı? “Mış” gibi yapmak yerine “Yerel Yönetimler” bağlamında temel sorunların üzerine gitmedi mi ve bütün bunların yanında, e-Belediye’ye Dönüşüm yolundaki somut ve başarılı örnekleri tanıtmadı mı?
O zaman bizler de Ahmet Haşim gibi “Melâli anlamayan nesle aşina değiliz” desek bile, zaman zaman hüzünlensek, efkârlansak bile, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı hep anlatmaktan, açıklamaktan vazgeçmemizin imkânı var mı?
“Günlerdir kül rengi bir gökyüzü ve yağmurla uyanıp evin arkasındaki parkta volta atıyorum… Aklımda ise ünlü yönetmen Michelangelo Antonioni’nin başyapıtı olan ‘Blow-up’ (Cinayeti Gördüm) filminin o son sahnesindeki müthiş sekans gözümün önünden gitmiyor. Bilenler hatırlayacaktır. 1966 yapımı bu kült filmde ünlü bir moda fotoğrafçısının Londra’da bir parkta tesadüfen rastlayıp fotoğrafladığı bir cinayeti aydınlatamamasının yarattığı çaresizlik içinde yine aynı parkta dolaşırken karşılaştığı çılgın bir pandomimci grubun tenis kortundaki oyunlarına katılıp görünmeyen bir tenis topunu yakalayıp boşluğa savurması gibi duygular içindeyim şu günlerde Münih’te… Yani her şeyi görüp yaşayıp da açıklayamamanın yarattığı hüzün benimkisi”.
Evet; bizim hüznümüz de böyle. “her şeyi görüp yaşayıp da açıklayamamanın yarattığı hüzün”.
Gerçekte “hüzün”, kimi zamanlar kişiye garip bir zevk de verse temelde insan için taşınması çok güç, çok ağır bir duygudur. Hatta kederden bile ağır. O zaman ne kadar zor da olsa görüp yaşadıklarımızı açıklamaya çalışmak daha doğru olmayacak mı?
Gerçekte e-Belediye dergisi de yayımlanmaya başladığı tarihten itibaren gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, hep bilimsel gerçeklerle insani duygu ve değerlerin ışığında yorumlamaya, açıklamaya çalışmadı mı?
“Yaşamda En Gerçek Yol Gösterici Bilimdir” ilkesine bağlı kalmadı mı? e-Belediye’ye Dönüşüm”ün salt teknik-teknolojik-elektronik bir dönüşüme değil; temelde “elektronik” bileşenin yanında etik+ekolojik+ergonomik+estetik+elastik+ekonomik bileşenleri de kapsaması gereken “Holistik” bir dönüşüme karşılık düştüğünü, açık-seçik ve somut örnekleriyle ortaya koymaya, açıklamaya çalışmadı mı?
Hep doğruların ve gerçeklerin yanında olmadı mı? “Mış” gibi yapmak yerine “Yerel Yönetimler” bağlamında temel sorunların üzerine gitmedi mi ve bütün bunların yanında, e-Belediye’ye Dönüşüm yolundaki somut ve başarılı örnekleri tanıtmadı mı?
O zaman bizler de Ahmet Haşim gibi “Melâli anlamayan nesle aşina değiliz” desek bile, zaman zaman hüzünlensek, efkârlansak bile, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı hep anlatmaktan, açıklamaktan vazgeçmemizin imkânı var mı?