Metrolarda Bulaş Riski Nasıl Yönetilebilir?
Pek çok New Yorklu kalabalık toplu taşıma araçlarından, yabancılarla itişip kakışmaktan korkarak metroyu kullanmaktan kaçınıyor. Maskeler ve sosyal mesafe önemlidir, ancak doğru havalandırma, iyi hava sirkülasyonu da koronavirüse maruz kalma riskini azaltmanın anahtarıdır.
Aerosol uzmanlarına göre metronun havalandırma sistemi, tren vagonlarındaki havayı restoranlardan, okullardan ve diğer iç mekanlardan daha verimli bir şekilde sirküle ettiriyor. Ancak virüse karşı korumanın garantisi değildir. Sistem şu şekilde çalışır;
Herhangi bir anda, bir metro vagonunda soluduğunuz havanın yüzde 75’i geri dönüştürülür. Gerisi dışarıdan taze hava olarak alınır.
Hava, kanallardan geri verilmeden önce sürekli olarak havalandırma menfezlerinden emilir, soğutulur ve filtrelenir.
Aynı zamanda, dışarıdaki hava da sisteme çekilir, mevcut karışımla birleştirilir ve tavandaki hava kanaları panelleri vasıtasıyla kabine verilir.
Bu panellerden sürekli hava akışı, viral partiküllerin bir vagonun içinde birikmesini ve nefes alırken insanlara bulaşmasını sınırlamaya yardımcı olur.
Çoğu vagonun her iki ucunda da iki havalandırma ünitesi bulunur ve bu, ortalama olarak her üç dakika ve 20 saniyede bir vagondaki havanın dışarıdaki havayla tamamen değiştirilmesine yardımcı olur.
Ünitelerin içindeki fanlar, havayı filtrelerden ve soğutma kangallarından çeker.
Filtreler, hava kanallara girmeden önce büyük ve küçük aerosolleri engellemeye çalışır. Ancak filtreler her şeyi yakalayamaz ve bazı viral parçacıklar geçip vagon içine dağılabilir.
Filtrelerin çalışma şekli, malzemeleri ve şekline göre belirlenir. Metro havalandırma filtreleri, yüzey alanlarını artıran ve damlacıkları yakalama özelliğini güçlendiren dalga formlu tasarıma sahiptir. Filtreler, gelen havayı yön değiştirmeye zorlayan ve hava filtrelerin içinden geçerken bazı parçacıkları hapseden liflerden yapılmıştır.
Bunun gibi filtreler, minimum verimlilik raporlama değeri veya MERV olarak da bilinen büyük parçacıkları engelleme yetenekleriyle derecelendirilir. MERV filtreleri 1 ila 20 arasında derecelendirilir. Uzmanlar, koronavirüsün havadan bulaşmasına karşı korunmaya yardımcı olmak için iç mekan alanlarının filtrelerini 13. seviyeye yükseltmelerini tavsiye ediyor. Metro vagonları, MERV-7 olarak derecelendirilen ve 36 günde bir değiştirilen filtreler kullanır, ancak gerekirse daha erken değiştirilebilir.
Metrodaki hava değişim oranı - veya devridaim havasının ne sıklıkla tamamen temiz havayla değiştirildiği - yolcular için koronavirüs bulaşma riskini en aza indirmeye yardımcı oluyor. Metro vagonlarındaki geri dönüştürülmüş hava, ortalama olarak saatte en az 18 kez değiştirilir; bu, ofisler için önerilen orandan (saatte altı ila sekiz kez veya sınıflarda saatte üç ila dört kez) çok daha yüksektir.
Bununla birlikte, nispeten yüksek bir değişim oranı ile bile, metro sisteminin filtrelerinden kaçan viral partiküller, havalandırma düzenlerine bağlı olarak, birkaç dakika boyunca vagonda en az üç kez dolaşabilir. Örneğin, bir vagonda biri hapşırırsa, yolcular havadaki viral partiküllere, hava filtre edilemeden maruz kalabilir ve bu da maske takmanın öneminin altını çizmektedir.
Maske takıldığı ve takılmadığı durumların simülasyonlarını karşılaştırdığımızda; maske takılan simülasyonda, küçük aerosoller havada asılı kalırken, bazı büyük damlacıklar maskenin kenarlarından kaçar ve yere düşer. Havalandırma sistemi daha sonra bu parçacıkları arabanın tavanındaki bir havalandırma menfezine çeker ve havayla birlikte bu partikülleri filtrelerin içine yönlendirir.
Maskesiz simülasyonda, bulaştırıcı kişinin etrafındaki zemini çok daha fazla damlacık kaplar ve aerosoller, sonunda havalandırma sisteminden geçerek havaya dağılır.
Havalandırma sistemi, havayı vagon boyunca ittiği için, bu aerosoller hapşıran kişi ile havalandırma menfezi arasında duran biriyle temas edebilir.
Yale Halk Sağlığı Okulu’nda epidemiyoloji yardımcı doçenti Krystal Pollitt, “Bu simülasyonlarla zerreciklerin ne kadar iyi dağıldığını görebilirsiniz. Öksüren veya hapşıran kişinin doğrudan yanında durmasanız bile, hâlâ o partiküllerle temas halinde olabilirsiniz” diyor.
Halk sağlığı uzmanları, hapşırıkla salınan tüm partiküllerin (veya bu simülasyonlarda gösterilenlerin) viral madde içermediğine dikkat çekiyor. Birinin enfekte olması için ne kadar virüse ihtiyaç olduğu hâlâ belirsiz olsa da, birkaç viral partikülle temas halinde olmak sizi hasta etmeyebilir.
Yine de simülasyonlar, hem iyi havalandırmanın hem de yolcuların maske takmalarının öneminin altını çiziyor. Uygun havalandırma olmadan, bu aerosoller havada asılı kalır ve her hapşırma veya öksürmeyle birlikte konsantrasyonu artar.
Bu sorunu çözmeye yardımcı olmak için, şehrin metrosunu işleten Metropolitan Transportation Authority, havadaki viral maddeyi yok etmek için trenlerin içine kurulabilecek yeni ultraviyole teknolojisini test ediyor. Bu, enfekte bir bulaştırıcının çıkardığı herhangi bir viral partikülün havalandırma sistemi yoluyla yeniden sirküle edilmesini önleyecektir.
New York eyaleti ayrıca metro yolcularının yüz maskesi takmasını zorunlu kıldı ve eyaletin toplu taşıma acentesi ücretsiz maskeler sunmaya başladı. Maskeler yalnızca yolcuları korumaya yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda her seferinde uzun süreler boyunca küçük kabinlerde bulunan tren kondüktörlerini de korur.
Kondüktörlerin çalıştığı kabinleri korumak için fanlar, yolcu alanından filtrelenmiş havayı tekrar geri göndermeden önce kondüktör kabinine gönderir.
Halk sağlığı uzmanları, yüksek hava değişim oranının ve şehrin metrolarında yaygın maske kullanımının, trenlerde süper yayıcı olasılığını keskin bir şekilde azalttığını söylüyor.
New York’taki hafta içi 5,5 milyon metro kullanıcısının yalnızca yüzde 20’si şu anda bu sistemi kullanıyor. Sağlık uzmanları, metro kullanıcı yoğunluğunun salgın öncesi dönem seviyesine yaklaştığında, havalandırma sisteminin viral bulaşma riskini düşürme yeteneğinin de önemli ölçüde azalacağı konusunda uyarıyor. Yolcular maske takarken bile, bulaştırıcı bir kişi ile omuz omuza ayakta duruyorsa, bulaştırıcı yolcunun ortama verdiği viral partikülleri soluması mümkündür.
Kaynak: The New York Times
Yazarlar: Mika Gröndahl, Christina Goldbaum, Jeremy White