Header Reklam
Header Reklam

Kentsel Isı Adası Etkisi Konusunda Farkındalık Artmalı

17 Eylül 2023 Dergi: Eylül-Ekim 2023
Kentsel Isı Adası Etkisi Konusunda Farkındalık Artmalı

Kentsel Isı Adası Etkisi; şehirlerin doğal arazi yapısının yoğun kaldırım, bina, ısıyı emen ve tutan diğer yüzeyler ile değiştirildiğinde ortaya çıkar. Bu etki, enerji maliyetlerini (daha fazla klima kullanımı), enerji tüketimini (karbon salınımı), hava kirliliği seviyelerini, sıcaklığa bağlı hastalık ve ölüm oranlarını artırır. Böylece kent atıklarındaki virüs, bakteri ve koku da artar.

İklim değişikliği, muhtemelen yaz aylarında daha sık, daha şiddetli ve daha uzun sıcak hava dalgalarına yol açacak. Aşırı sıcaklık, genellikle ilk önce en savunmasız popülasyonlarımızı etkileyecek.

Ağaçlar, yeşil çatılar ve bitki örtüsü, bina yüzeylerini gölgeleyerek, güneşten gelen radyasyonu saptırarak ve nemi atmosfere salarak kentsel ısı adası etkilerinin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Aslında 1900’lü yıllardan beri LONDRA çalışmaları ile başlayarak, özellikle 1993’te Philadelphia'da, 1995’lerde Chicago'da somut olarak sayısal ve istatistiksel etkileri de görülerek, Kent Isı Adası Etkisi’nin bir halk sağlığı problemi ve küresel iklim krizinin tetikleyicilerinden biri olduğu gündeme gelmiştir. Giderek artan sıcaklıklar bu konuyu daha da öne çıkaracaktır.

Bütün canlı hatta cansız varlıklar olarak gerek atmosfer üzerinden iletimle, gerek dokunduğu zaman kondüksiyonla, güneşten yayılan radyasyonla bir ısı alışverişi içindeyiz. Vücut sıcaklığımız 36,5 derece gibi buçuğu da olan bir orandır, 35 dereceye düştüğü zaman hipotermiye giriyoruz. 40-41 dereceye varan aşırı sıcaklıkta da hastaneye gidiyoruz. Dolayısıyla aslında çok dar bir aralıkta ısı alışverişi yapıyoruz. Homo sapiens bunu bildiği halde kentleşmedeki yanlış uygulamalarıyla, sağlıksız kentler inşa ederek geleceğini, sağlığını, türlerin devamını zora sokuyor.

Aldığımız 100 kalorinin 80 kalorisini beynimiz harcıyor, 20’sini eklemler, kaslar kullanıyor. Dolayısıyla bu derece hassas bir süreç içinde, biz kötü kentleşmeden ve yanlış yapılaşmadan oluşan ısı adası etkisiyle aslında son derece ciddi bir sağlık problemi yaşama riski taşıyoruz. Isı adasını önlemek yerine klimalara yükleniyoruz. Bu sorun özellikle büyük kentlerin ana problemlerinden biri haline geliyor. Güneş yüzeyi 5000 derece, merkezi 15 milyon derece, güneşi soğutamayız.

Islak ve kuru termometre sıcaklığı, psikrometrik diyagramda insan konforunu, insanın konforunun olduğu alanı tarif edecek parametrelerdir. Biz ikisinin birleşimine hava indeksi diyoruz. Nemi de düşünmeden edemeyiz. Aynı çift fanlı, harddiski soğutan bilgisayara nasıl fan gerekiyorsa bizim de soğutmamız gereken bir beynimiz var. Onu sıcağa maruz tutamayız.

Ayrıca vücudun atmak istediği su var. Eğer havanın içindeki su miktarı artarsa bizim terlememiz zorlaşıyor. Bu, yaşlı insanlarda, diyabetlilerde, kardiyovasküler hastalığı olan insanlarda, çocuklarda, hamilelerde sıkıntıya sebep oluyor ve konforsuz bir alan yaratıyor. İnsanoğlu 24 derecede, yüzde 50-60 arası nemde rahat edebiliyor. Çünkü orada deri yoluyla terinizi de atıyorsunuz. Küresel iklim krizinin getirdiği etkiyle okyanuslardaki, nehirlerdeki buharlaşmanın artmasıyla su buharı ve onun bizim üzerimize yaptığı basınç artıyor.

Arabadan çıkan egzozu görebiliyorsunuz. Solumaktan çekiniyorsunuz. Ama ısı adası görünmeyen, halk sağlığı üzerine gerçekten sinsi etkisi olan, beyana dayalı bir etkiye sahip. Mesela “çok sıcaktı fenalaştım” deyip hastaneye gidenlerin bu şekildeki beyanlarıyla istatistiksel bir değere ulaşıyoruz. Bu aşırı sıcaklık kaynaklı sağlık sorunları, bir senede 70 bin, 80 bin erken ölümün nedenini oluşturuyor. Tıbben baktığınızda kronik hastalıklar üzerinde ciddi tetikleyici etkileri olduğu için aslında ne derece önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu anlaşılmıyor. Ama istatistik bilimi bunu çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Ambulans çağrıları ve hastaneye başvurular arasında bir ilişki kuruluyor. Isı adasının olduğu yerleri takip ediyorlar. Betonlaşmanın olduğu, ağaç ve örtücü bitkilerin çok az olduğu kentlerde bunun ölçümlenmesi gerek. Gelişmiş ülkeler gerek uydularla gerekse öğrencilerin ceplerine veya çantalarına astıkları birbiriyle haberleşen ısı ölçerlerle, merkeze bildirim yapan bu cihazlarla sıcaklık artışını çok rahat görebiliyor. Bizde henüz böyle bir farkındalık ve düzenli ölçümler başlamadı.

Kentlerin kırsal alanlarla ısı farkı aralığı; kentin beton, asfalt, taş, kompozit malzeme, alüminyum ve cam cephelerinin yoğunluğuna bağlı olarak değişiyor. Ama en az 4-7 derece arasında fark edebiliyor.

Betonun, asfaltın ya da Homo sapiens’in hesapsız kitapsız kente boca ettiği ısı tutan malzemelerin saat beşten sonra ısıyı geri vermesi ve bizim o sıcaklığa uzun süre maruz kalmamız haricinde bu durumu gidermek için klimalara yükleniyoruz. Şu anda çimento, demir ve seramik sektöründen sonra klima enerji tüketimi dördüncü tüketim sektörü sayılıyor. Halbuki kentin, kanyon etkisi dediğimiz rüzgârlar, kanopi etkisi dediğimiz şemsiye etkisiyle ağaçların bu etkiyi düşürmesi çok önemli. Kentsel dönüşümde Kadıköy'de yüz binlerce ağaç kaybettik.

Hollanda 200 kilometrelik, şehirlerarası beyaz boyalı bisiklet yolları yapıyor ve ağaçlık altından şehirleri birbirlerine bağlıyor. Ne yazık ki biz Kadıköy Meydanı, Taksim Meydanı, Üsküdar Meydanı gibi kent merkezlerinin bitki ve ağaç yapılarını yok ediyoruz. Kadıköy'ün çok ciddi bir ısı adası problemi var. Kadıköy Belediyesi de bunu çok önemsiyor. Stratejik planında, iklim eylem planlarında ısı adası çok önemli bir yer tutuyor. En azından Kadıköy’de bu farkındalık var. Ancak uygulamada, kontrolde, bölümler arası koordinasyonda büyük sorun var.

Isı adasının bir tanımı da çeperdeki sıcaklıkla merkezdeki sıcaklık arasındaki farktır. Dolayısıyla mesela Fikirtepe, Kadıköy'ün soğumasının önünde büyük bir engel olmuştur. Çünkü o yüksek katlı binalar bir perde görevi görüyor. Doğal soğuma, rüzgârla ve tünel etkisiyle gerçekleşemiyor. Bunun kaynağı, planlama hatasıdır. Dolayısıyla bu konunun esas sahipleri; kent plancıları, mimarlar, mühendisler ve akademilerdir. Sağlık konusu ise tabiplerindir.

Kentsel Isı Adası Etkisinin sonuçları olarak alerji, astım, kardiyovasküler rahatsızlıklar, asit yağmuru, ozon tehlikesi, kirlilik, haşerenin çoğalması gibi çok majör şeyleri sayabiliriz, ayrıca bu durumda İstanbul’daki su ihtiyacımız da artıyor. İstanbul, her zaman nüfusu hızla artan bir kent olduğundan, Bizans'tan gelen bir kronik su sıkıntısı var. Dolayısıyla bunun önüne geçebilmek için de gerçekten bazı tedbirleri ivedilikle almak lazım. Birincisi planlama yaparken ısı adası etkisi göz ardı edilemeyecek bir faktör olmalı. İkincisi Kent Isı Adası Etkisi ve kentlerin serin tutulması konusunda farkındalığın artırılması gerekiyor.

Ağaçlar ve bitki örtüsü şehir peyzajının çoğaltılması gereken unsurları. Yollar boyunca kanopi etkisi yapacak şekilde büyük yaprakları olan, gölgeleme etkisi fazla olan ağaçlar tercih edilmeli. Bu bütün park bahçelerin ana görevi Kentsel Isı Adası Etkisini düşürmek olmalı. Ayrıca yeşil çatı dediğimiz; çatıların bitkilerle, yeşil örtücülerle kaplandığı (çünkü çatılar da çok ciddi bir ısı tutucu ve yayıcı fonksiyon görüyor) planlamalar yapılmalı. Enerji, sağlık, hava kirliliği maliyeti, ağaç dikme, örtücüler yapma maliyetinden çok yüksektir.

Teknik tanımına göre; herhangi bir yüzeyin üzerine düşen güneş ışığını yansıtma kapasitesine albedo deniyor. Albedo, yüzeyin yansıtma gücü ya da yansıtma yeteneği olarak da ifade ediliyor. Bir cismin albedosu; güneş ışığının geliş açısına, cismin yüzey alanına, dokusuna veya rengine bağlı olarak değişiyor. Dolayısıyla asfaltların, bisiklet yollarının beyaza boyandığı, gri kaldırım taşlarının tercih edildiği bir süreçten geçiyoruz. Farkındalığın olduğu belediyelerde bu tercihler yapılıyor.

Mesela güneşin altında bekleyen siyah bir araba yüzeyinde sıcaklık 70-80 dereceye kadar çıkabiliyor. Çelik, beton gibi yüzeyler ve koyu renkte oluşu ısı tutma ve yayma kabiliyetini artırıyor.

Kentlerin nüfusları arttıkça toprak azalıyor. Mümkün olduğunca kentlerin topraksızlaştırılmamaları gerekiyor. Deniz kıyılarında 70, 80 dereceye kadar ısınan beton yüzeylere yağan yağmur, bu ısıyı denizlere taşıyor. Yani kıyı şeridindeki habitat etkileniyor. Yarım derece fark bile bir deniz canlısının türünü bitirebilir.

Kentsel Isı Adası Etkisi, bir ağaç ve bitki sorunundan önce halk sağlığı, enerji verimliliği, evcil hayvanların pati yanması, kentin virüs, bakteri ve koku sorunu gibi yaşamsal konusudur. Şehir planlamasının en önemli parametrelerindendir.

M. Remzi Çelik



Slider Altına