Kartal Belediye Başkanı Arif Dağlar; 'Kartal İstanbul’un Yeni Merkezi’dir'
Kartal Belediye Başkanı Arif Dağlar: Yerel yönetimler, adı üstünde, halkın en yakın olduğu yönetimlerdir. Halkın doğrudan temas halinde olduğu, taleplerinin karşılandığı yönetimlerdir. Halk her türlü ihtiyacını her türlü derdini yerel yönetimlerle paylaşmak ister. Dolaysıyla yerel yönetimler demokrasinin de zirve noktalarıdır. Bu anlamda da bizim yerel yönetimlere bakışımız, yasaların tanımladığının ötesindedir. Yani halkın yerel yönetimlerden beklentilerini, görmek istediklerini, yerel yönetimlere yüklediği misyonu, esas alan bir anlayışı benimsiyoruz. Bu şekilde bir perspektifin geliştirilip sürdürülmesi yönünde hareket ediyoruz. Bizim için halkın beklentileri çok önemli. Halkımız yerel yönetimlerden ne bekliyor diye baktığımızda; her türlü ihtiyacını yerel yönetimle paylaşmak istiyor. Belki talebi, yerel yönetimlerin direkt görev tanımları içinde yer almıyor olabilir ama vatandaş o ihtiyacının yerel yönetimler aracılığı ile görülmesini arzu ediyor. Diyelim ki bu ihtiyacı, bir sivil toplum kuruluşu ya da diğer kurum ve kuruluşlarla çözülebilecek bir durumdur, onun da yine sizin vasıtanızla iletilmesini istiyor. Çünkü yerel yönetimi kendisi olarak görüyor, çünkü yerel yönetimi kendisi seçti. Kendisi seçtiği için sahipleniyor ve de isteme hakkını kendinde görüyor. Taleplerinin orada karşılık bulmasını doğal olarak bekliyor. O bakımdan vatandaş talebinin hükümet nezdinde giderilmesinin gerektiğine bakmaz. Öyle olduğunu bilse dahi onun bile bu kanaldan hükümete intikalini ister. Genelde büyükşehir belediyeleri bile onun yereli değildir. Onun yereli kendisinin en yakın olduğu kurumdur. O bakımdan biz de yerel yönetim anlayışımızda halkın bize yüklediği misyonu dikkate alarak bir yapılanma, bir hizmet anlayışı bir bakış geliştirdik.
e-Belediye: Kolaylaştırıcılık yaklaşımınız da var...
Arif Dağlar: Misyon tanımımızı da yine bu doğrultuda halkın beklentileri, talepleri doğrultusunda oluşturduk. Bizim için katılımcılık anlayışı ve halkın katılımı çok önemli. Halkın, nasılsa seçtik gönderdik, artık belli bir dönem ne karar verirlerse ona razı olacağız veya beğenmezsek reddedeceğiz şeklindeki geleneksel tutumunu kabul etmeyen bir anlayışa sahibiz. Sürekli sizinle beğenmediğini tartışan, uyaran veya memnun olduğunu da size söyleyen doğrudan bir ilişkinin kurulması ve geliştirilmesinden yanayız. Burada en geniş anlamıyla Yönetişim söz konusu olmalıdır. En geniş, en yüksek seviyede katılımı gerçekleştirmek istiyoruz. Hatta ulusal katılımın ötesini aşarak uluslar arası boyutta da katılımı aramak mümkündür. Çünkü dünya küreselleşti. Artık dünyanın öbür ucu, parmağınızın ucuna kadar geldi.
Dokunduğunuz tuşun arkasında ulaşamadığınız hiçbir bilgi yok. Birçok fırsat önünüze geliyor, hepsine ulaşabiliyorsunuz. Görmüyorum, duymuyorum, bilmiyorum deme şansınız hiç yok. Halk da bunu görüyor, biliyor ve takip ediyor.
Bu doğrultuda da misyonumuzu; çağdaş, gelişmelere açık, dünyadaki gelişmeleri halkı mutlu etmek memnuniyetini sürekli kılmak adına, hayatını kolaylaştırmak adına arayan, takip eden çağdaş bir belediye olarak tanımladık. Yine çağdaş olmanın bir diğer tamamlayıcı unsuru olan sosyal belediyeciliği de misyonumuza koyduk.
Bunu gerçekleştirme yolunda da, yerel yönetimlerin, yerele hizmet ederken, hizmeti verimli kılacak katkı araçlarını genel tutmaları, genelde de arayıp bulmaları gerektiğine inanıyoruz. Öyle genel bir bakış ki, sadece lokal imkanları değerlendirmek anlamında değil, uluslararası potansiyelleri bile değerlendirmek, harekete geçirmek anlamında bir yaklaşım olmalı.
Günümüzde artık, kentte yaşayan insanların hayatını kolaylaştırma adına kentler yarışıyor. Bir kentin lider olabilmesi için somut örnekler koyması, hayata geçirmesi gerekiyor. Orada yaşayan insanların hayatı kolaylaşmış, memnuniyeti artmış mı? Yaşadığı kentte mutlu mu? Süreç içerisinde bu mutluluk artıyor mu azalıyor mu? Tüm bunlar lider kentlerin yanıtlarını somut olarak ortaya koydukları, lider kent olmayı hedefleyen yönetimlerin de yanıtlaması gereken sorular.
Güçlü ve zayıf yönlerimizi belirledik...
e-Belediye: 2004 yılı seçimlerinde göreve geldikten sonra Kartal’ın bir "check-up"ını yaptık dediniz. Kartal’da gerek belediye yönetiminde, gerek ilçede nasıl bir durum vardı? Sonrasında plan ve hedeflerinizi nasıl belirlediniz?
Arif Dağlar: Şimdi biz göreve gelmeden önce şunu söylemiştik. Biz sorumluluk dönemimizde, Kartal Belediyesi’nde ve ilçede değişimi, dönüşümü hedefliyoruz. Ancak bütün bunları yaparken nihai hedefimizin insanımıza hizmet etmek olduğunu söylemiştik. İnsan odaklı hizmeti üretmek ve insanımızı memnun etmek bizim hedefimizdi. Hala da bu hedefin peşindeyiz. Bu doğrultuda, yönetişim, bilişim, iletişim, eğitim, değişim ve dönüşüm gerçekleşsin istedik.
Öncelikle bunu gerçekleştirmek isteyen kurumun kendisinin de bir kimliği olması gerekir. Kimliği olmayan kurum başarılı olmaz. Yani kurum, kimliği varsa ona göre kendini yapılandırıyor, hedeflerine yöneliyor ve ona göre aidiyet oluşuyor. Biz işte önce kurumsal kimlik oluşturmak için yola çıktık.
Belediyemizin gerçekleştirmek istediklerimizi yapabilecek yeterliliğe sahip olup olmadığını tespit etmek üzere bir analiz (SWOT) yapmamız gerektiğine karar verdik. Belki ciddi potansiyeller var; yeterince, değerlendirilmiyor. Pek çok gelişme söz konusuyken, dünya değişmişken, değişime ayak uyduramamış kendini güncellememiş birimler olabilir. Yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var mı? Buradan hareketle kapsamlı bir analiz çalışması yaptık.
Baktık ki gerçekten birçok alan ve birim artık fonksiyonel olmaktan çıkmış, atıl durumda. O halde bunların durmasının anlamı yoktu, iptal etik. Sonra baktık birçok değişime ve yeniliğe ihtiyaç var; fakat, onun gerektirdiği birimler yok. Örneğin bilişim uygulamaları için, bilgi işlem birimi. Günümüzde bilgi işlem olmadan olur mu? İşte hedeflerimiz doğrultusunda yaptığımız bu "check-up" sonucunda tüm bunları tespit ettik, nelere ihtiyacımız var, neler yapmamız gerekiyor belirledik.
Etkili ve etkin yeni birimler oluşturduk. Verimli çalışmaları için gerekli tüm sistemleri ve teknolojik araçları hizmete aldık. Yönetim anlayışını değiştirdik, dikey yapılanma yerine; başkan emreder en alttaki yapar yerine, takım anlayışı içinde yatay yapılanmaya geçtik. Yatay yapılanma, tüm çalışan arkadaşlarımızın bir araya gelebilmesini teşvik ettiği için, onların bakışlarını, onların düşüncelerini, tespitlerini öğrenme mekanizmalarını çalıştırmamızı kolaylaştırdı. Yani onları yok sayan değil, birikimlerinden yararlanarak, birlikte yönetmeyi sanat edinmek. Bu şekilde iç müşteri memnuniyetini tespit ederek, başarıyı ve verimliliği arttırmak mümkün oldu.
Tüm bunların ışığında, 5 yılın makro hedeflerini tespit ederken; 2004 yılı bu misyonu gerçekleştirmede kurumsal check-up, "MR" yılı olsun ve de buna uygun yeni bir yapılanma ortaya çıksın istedik ve bunu 2004 yılında gerçekleştirdik. Ancak plan olmadan, planlama yapılmadan hiçbir şey olmayacağından hareketle, 2005 yılını da makro planlarımıza göre sistem gerçekleştirme yılı olarak, proje yılı olarak ilan edip, uyguladık. Üçüncü yılımız 2006’yı da bu projelere ve sistemlere uygun projeleri gerçekleştirme ve somut adımların atılma yılı olarak planlayıp yürürlüğe koyduk. Bu yıl 2007 ve 2008’de ise planların, projelerin, hedeflerimizin somut neticelerinin alındığı yıllar olsun, gerçekleştiğini gördüğümüz yıllar olsun amacındayız.
Kartal’ı sistemler, sistemleri biz yönetiyoruz...
e-Belediye: Sayın Başkan, belediye yönetiminde, diğer pek çok belediyemizde olmayan; "Kalite Yönetim Sistemi", "İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi" gibi yönetim sistemlerini getirdiniz. Bu çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Arif Dağlar: Evet burada Kartal’ı sistemler, sistemleri biz yönetiyoruz.
Dedik ki, yapılandık tamam, katılım ve yönetişim de var, ama yönetişim gelişigüzel olmaz; bunu, sistemleştirmek gerekir. Sistemlerle yönetmemiz lazım. Biz 2005 yılında işte bunun kararını verip sistemleri devreye soktuk. Bu konuda öncelikle 2005 yılı Stratejik Planımızı yaptık. Tüm belediye çalışmalarımızda hedeflerimizi yerine getirebilmemiz için mevcut kaynaklarımızı, bulundukları dış faktörleri de hesaba katarak değerlendirdik. İşleyiş esnasındaki aksamaları ortadan kaldırarak, tüm diğer sistem çalışmalarımızın da bel kemiğini oluşturacak "Stratejik Yönetim Sistemi"mizi devreye aldık.
Arkasından işlerinizi hangi zaman içersinde gerçekleştireceksiniz. Disiplininiz var mı zaman iyi yönetiliyor mu? Süreç izleniyor mu, süreci kısaltmanız mümkün mü? Sorularının getirilerini en iyi şekilde görebilmek için de "Zaman ve Süreç Yönetim Sistemi"ni uygulamaya aldık. Kurumsal anlamda hizmette kalitenin vazgeçilmez bir unsur olduğunu dikkate alarak sistemin kalite standardını denetleyecek "ISO 9001: 2000 Kalite Yönetim Sistemi"ni oluşturduk. Ondan sonra çalışanların bunu başarabilmeleri için iş ortamları sağlıklı mı, iş güvenliği var mı? İş sağlığı var mı, İç müşteri memnuniyeti ölçülüyor mu? Bunu bir sisteme bağlamanız lazım dedik, "OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi"ni kurduk. Bu işleri yapan insanların aynı zamanda performanslarının izlenmesi lazım. İşini iyi yapıyor mu, kim yapıyor, kim yapamıyor. İşlerin neticesi hangi noktaya geldi onu görmek izlemek için "Performans Yönetim Sistemi"ni uyguladık. Bütün bunlar yapılırken çevre zarar görüyor mu, tehditleri de dikkate alacaksınız. Çevreye zarar vermeyeceksiniz."ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi". Yaptığınız işlerin negatif yanlarını görüyor musunuz? İnsanların bundan bugün değil de yarın zarar görme ihtimalini hesaplıyor musunuz? Bunları da düşünerek "Risk ve Acil Durum Yönetim Sistemi" uygulamaya başladık. Bir üst yönetim olarak bunları öngöreceksiniz. Biz krizlerle karşılaşmayı çok seviyoruz. Yönetmeyi de çok istiyoruz. Ama kriz olduktan sonra iş zor. Zarar ortaya çıktıktan sonra zararı ne kadar azaltabiliriz ki. Biz bu doğrultuda ülkemizde ilk kez bir belediye olarak risk, kriz ve tehdit haritalarını gösteren "Stratejik Risk Planı"nı yaptık.
Bu "7" yönetim sistemini uygulamaya aldık ve bütün bunları birbiriyle bütünleştirerek, "Uluslararası Entegre Yönetim Sistemi Sertifikası"nı "TÜV Saarland" almaya hak kazandık.
e-Belediye: İlçenizde mevcut durumu gördüğünüzde stratejik olarak nasıl kararlar verdiniz? Kartal’ı nasıl planladınız?
Arif Dağlar: Elbette hizmet edeceğimiz, Kartal’ı da inceledik. Kartal nasıl bir ilçe, hangi aşamalardan geçerek bugüne gelmiş? Bu süreçler nasıl yürümüş. Kartal’da ne zamandan beri beledi hizmetler veriliyor. O beledi hizmetleri hangi aşamalardan geçmiş. Önce bu kimliğin ortaya çıkması gerekiyordu. Bunları araştırdık.
Baktık ki Kartal gerçekten, tarihi derinliğe sahip; çok önemli kökleri olan bir ilçe. 1839 Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı Yönetimi yeniden yapılanmaya başlayınca, daha önce farklı tanımlanan belediye ve yönetici kavramının da yeni tarifleri yapıldı. Buna göre Şehremaneti tanımı belediyeyi tanımlamak için yapıldı ve 1854 yılında ilk olarak İstanbul Şehremaneti kuruldu. Bu şekilde de ilk belediye yöneticisi şehremini oluşturulur. Yani tek bir belediye ve belediye başkanı vardır. Ancak İstanbul dışındaki bölgelerin de beledi hizmetleri alması gerekir. 1871 yılına gelindiğinde oluşturulan yeni Vilayet Nizamnamesi doğrultusunda Kartal Belediyesi kurulur, ilk belediye başkanı da Yasin Ağa olur. Biz de geçmişi unutmamak için Yasin Ağa’nın adını yaptığımız bir alt geçide verdik. Yani Kartal’da 136 yıllık bir belediye yönetimi var. Bu kurum 136 yıl boyunca hangi aşamalardan geçmiş, neler yaşamış, kimler neleri başarmış, neleri başaramamış, niye başaramamış? Elbette kurumsal kimliğimizi ortaya çıkarırken böylesi köklü bir geçmişi olan belediyemizi inceledik ve oradan aldıklarımızla çağdaş yaklaşımları bir araya getirmek suretiyle standartlar oluşturduk. Yine günümüz Kartal’ının koşullarını araştırdık ve gördük ki Kartal’da değerlendirilmemiş çok ciddi fırsatlar var. Kartal gerçekten İstanbul’un boğaza sahili olan ilçeleri arasında en önemli coğrafi potansiyele sahip ilçesidir. Kent tasarımcıları bir kentin yerleşimini oluştururken oranın coğrafi durumuna bakarlar. Bu açıdan Kartal’ın deniz kenarında olması, eğimli olması, denizden sonra yeniden bir kara parçası ile kesilmesi gibi özellikleri önemini ortaya koyan özellikleridir. Dolayısıyla bu özelliklere sahip bölgeler de önemli prestij bölgeleri oluyorlar. Oralarda stressiz yerleşim bölgeleri oluşturulabiliyor.
İstanbul’a baktığınız zaman Kartal ilçesi de bu özelliklere sahip en önemli ilçelerimizden birisidir. Yani tekrar edersek, Kartal’da eğim var. Baktığınızda İstanbul’un en yüksek tepesi var. Önünde bir deniz, denizden sonra yeni bir adalar zinciri var. Bu müthiş bir potansiyeldir. Bunu sadece seyretmek değil; bu potansiyelden yaralanmak da gerekir.
Bir diğer önemli konu, Kartal eskiden yapılandığı biçimiyle, sanayi bölgesi olarak gelişmiş. Geçmişte bu sürecin getirdiği yararların olmasına karşın son yıllarda birer tehdide dönüşerek, sanayi ilçeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Ancak bu sanayi tesisleri ilçeyi terk ederken gelişmeye açık yeni fırsatları da yaratmıştır. Bu fırsatların bilinçli şekilde bir değerlendirilmesi gerekir. Neler yapılırsa bunlar fırsata dönüşür de buradaki insanlar bundan katma değer sağlar ve hayat standardı yükselir? Biz tüm bunları gördük ve tespit ettik.
Baktık ki müthiş fırsatlar var; ama, değerlendirildiği zaman ona uygun yatırımlar gerçekleştiği zaman bir anlam ifade edecek.
Kartalla Kalitenin sevdası "Kartalite"...
e-Belediye: Peki Başkanım, Kartal’ı düşündüğümüzde bizim kafamızda ne canlanacak. Nasıl bir Kartal hayal ediyorsunuz?
Arif Dağlar: Biz Kartal’ı lider kent olarak görmek istiyoruz. Ama bunu nasıl somut hale getireceksiniz, bu çok önemlidir. Bunun içinde çok yüksek bir çıta koyduk. Dedik ki; Kartal, İstanbul’un Yeni Merkezi’dir. Ekonomiye getirdiği katma değer anlamında, insanlara yeni fırsatlar sunma, yaşam standardının yükseltme anlamında, gelişme ve çağdaşlık anlamında, Kartal İstanbul’un yeni merkezi olmalıdır. Bu açılım için gerekli tüm ana unsurlar Kartal’da mevcuttur. Siyasetçi aslında çıtayı pek yüksek tutmak istemez. Yerine getirebilmede büyük riskler vardır. Ama risk almadan da yürümek, netice almak mümkün değildir. Gerçi siyasetçiler kaybedebilirler de ama önemli olan kurumsal anlamda kazanmak, kent olarak kazanmaktır.
Kartal’ı İstanbul’un Yeni Merkezi yapacağız. Bu büyük bir hedeftir. Bu hedefe giden süreçler birer bire gerçekleşerek ve hedefe varıldığında inanıyoruz ki bölgede yaşayan insanlarımızın sorunları azalacak ve hayat standardı yükselecektir. Kent olma anlamında çok yüksek seviyelere ulaşacaktır.
Öte yandan hedefimize tam olarak ulaşabilmemiz için tüm yaptıklarımızda kaliteyi ilke edinerek olmazsa olmazımız haline getirdik. Kartal’da ne yapacaksak yapalım, kaliteli yapalım, kim yapacaksa yapsın kaliteli yapsın, sadece bizim yaptıklarımız değil; başkalarının yaptıkları da kaliteli olsun dedik. Hedefimizin bütünüyle hayata geçirilebilmesi için bizim dışımızda yapılanlara da kayıtsız kalmayalım, onların da içinde olalım.
Bu konuda da "Kartalite" yaklaşımımızı geliştirdik ve uygulamaya koyduk. Kartalite; Kartal ile Kalitenin buluşturulup, bütünleştirilmesi ile ortaya çıkarıldı. Ben bazen bunu duygusallığa da taşıyorum ve diyorum ki; bu, Kartal ile Kalitenin Sevdasıdır. Eğer, Kartal ile Kalite sevdalı olursa tıpkı Ferhat’ın dağları deldiği gibi insanlarımız da bu sevdadan faydalanacaktır.
Her türlü projemizi Kartalite’yi esas alarak yapıyoruz. Fiziki yatırımlar mı yapılacak; yeni spor alanları, yeni altyapı, yeni çevre düzenlemeleri, yeni yaşam merkezleri, yeni kültür merkezleri, tüm fiziki değişimler ona uygun olarak yapılıyor. Sosyal projelerde de Kartalite’yi arıyoruz. Kartalite’yi devamlı kılacak, onu besleyecek, güçlendirecek en önemli unsurun eğitim ve eğitimli insan olduğundan hareketle eğitim olanaklarını artırıcı çalışmalar yapıyoruz. Bu anlamda eğitim kurumlarının fiziki mekanlarının düzeltilmesinden, okul sayısının artırılmasına ve okuyan öğrencilerin eğitim süresince desteklenmesine kadar bir çok çalışma yürütüyoruz. Kartal’da hiçbir gencin ekonomik nedenlerle ben okula gitmedim demesini duymak istemiyoruz. İlköğretim mecburi; ama, orta öğretimin desteklenmesi lazım. Üniversitede de desteklenmeleri lazım. Kartal ölçeğinde göreve geldiğimizden beri 10 bin öğrenciye eğitim desteği verdik. Örneğin 2006-2007 yılı içinde 3600 üniversite öğrencisine, 1500 orta öğretim öğrencisine eğitim desteği veriyoruz. Bu öğrencilerin hepsi Kartallı; Kartal da oturan ailelerin çocukları. Bunların eğitim gördüğü okul İzmir olabilir, Ankara olabilir, Erzurum, Diyarbakır olabilir. Ama bu çocuklar Kartal’da oturan insanların çocukları. Bunların desteklenmesi, yetişmesi lazım. Bu çocukların eğitim alarak yetişmeleri, Kartalite’nin gerçekleşmesi ve devamlılığı için gerekli kaynağı da yaratacaktır. Eğitimli, yetişmiş insanın elbette kaliteli iş yapmasını bekleriz. Yine halen okuma yazma bilmeyen belli bir yaşa gelmiş; fakat, bir meslek sahibi olamamış insanlarımız var. Bu insanların yetişmeleri bir meslek sahibi olmaları için meslek edindirme kursları, kapasite geliştirme merkezleri açıyoruz. Vatandaşlarımızın kültür, sanat ihtiyacını karşılayacak çalışmalar yürütüyoruz. Yaşadığı kente sahip çıksın, sevsin, aidiyet oluşturabilsin diye gayret ediyoruz. Kentiyle barışık, orada yaşayanlarla barışık, sağlıklı iletişimler kurulsun, huzur ve refah yükselsin istiyoruz.
İşte bunlar Kartalite’yi hayatımızın içine iyice yerleştirmek için yaptığımız altlık çalışmalarıdır.
e-Belediye: Kartal Dönüşümü’nün, basına yansıyan uçlarından biri de eski sanayi bölgesi üzerinde yapılan uluslararası proje yarışması oldu. Bu projeyle bütün gözler Kartal’a çevrildi. Gerçekten de bu proje Kartal için bir çıkış projesi mi olacak?
Arif Dağlar: İstanbul’a genel olarak baktığımızda, yük belli noktalarda, belli merkezlerde toplanıyor. Aynı noktalara yönelişteki yoğunluk hiç azalmadığı için de bir süre sonra bu merkezler artık bu yükü taşıyamaz hale geldiler. Kent, insanı artık eziyor ve bunaltıyor. Oysa İstanbul bir dünya kenti ve onun rahat nefes alması gerekir. Yani onun güzelliğini herkesin yaşayabilmesi, bundan mutlu olması lazım. Ancak yoğunluğun getirdiği taleple insanlar baskı altında, stres içinde yaşıyor. Stres de kentin gerektiği gibi gelişmesini dünyaya açılmasını engelliyor. İlgiyi azaltıyor, yönelişi azaltıyor. Batı da sıradan bir kente bakıyorsunuz, ne kadar çok turist geliyor. Bütün medeniyetlerin kenti olan İstanbul ki, kültürel zenginlikleriyle, tarihi birikimiyle, birçok inancı bünyesinde barındırmış olmasıyla ciddi potansiyellere sahipken, uluslararası turizmin büyük fırsatlarından gerektiği gibi yararlanamıyor.
Örneğin turizmin en önemli kentlerinden biri olan Paris’e baktığımız zaman, tarihi Paris’in eski haliyle aynen durduğunu görürüz. Yeni yapılan bölge yeni Paris farklı bir bölge olarak ortaya çıkmış ve eskiyi rehabilite edip aynen korumuşlar. Nitekim Paris bu haliyle de gerçekten ilgi çekmeye devam ediyor. Dünyanın her yerinden gelen insanlarla da nüfusu oldukça hareketli sıcak hale gelmiş. İstanbul için de böyle olması gerektiğinden hareketle, geleceğin planlamaları, stratejik değerlendirmeleri yapılırken yeni merkezlerin oluşturularak, belli noktalara yığılan yüklerin dağıtılması, özellikle tarihi alanların rehabilite edilerek korunması kararları verildi.
İnsanlarımız Beyoğlu’na, Levent’e, Maslaka niye gidiyorlar, onları oraya götüren nedenler nelerdir ki oralar çekim alanlarına dönüşmüş? Peki, bunların artık ağırlaşmış yoğunluklarını başka merkezler yaratarak dağıtmak mümkün mü? Evet mümkün. İstanbul’un böyle 3-4 yeni dağıtım merkezine ihtiyacı var. Bu amaç doğrultusunda İstanbul’un 1/100 binlik planları hazırlanırken, bizim ortaya koyduğumuz hedeflerle, bu planlamalar geldi örtüştü, uyuştu. Böylece, "İstanbul’un Yeni Merkezi Kartal" hedefi planlara da dahil olarak, gerçekleşme yoluna girdi.
Eskiden Kartal İstanbul’un dışı, çevresi sayılırdı. Bu nedenle de sanayi bu bölgede kuruldu. Daha sonra sanayinin etrafına kurulan küçük yerleşim birimleri, zaman içinde göçle gelen nüfusla büyüdü, gelişti. Yani, nüfus o kadar arttı ki, sanayiyi çevreleyip hapsetti. Sanayi bir zamanlar burada bir fırsatken, zaman içinde insana ve çevreye zarar veren bir tehdit haline dönüştü. Kentin içinde kaldı. Dolayısıyla sanayinin burayı terk etmesi zorunlu hale geldi. Bugün karşımızda duran tablo budur. Sanayi burayı terk ediyor; ama, geride bıraktığı alanlarda plansız programsız, doğal akışı içinde kontrolsüz, yeni yapılanmaların ortaya çıkmasına da izin veremezdik. Bu alanlar kentin ihtiyacına cevap verecek, yeni merkez olma hedefine uygun olarak yeniden yapılansın. Bir sorun alanı, çöküntü alanı olarak çıkmasın ortaya.
Tüm bu değerlendirmelerin ışığında, bu alanın "Özel Proje Alanı" olarak planlanıp öyle projelendirilmesini karalaştırdık. Yarısı kamuya, diğer yarısı özel mülkiyete ait olan bu alan şimdi "Özel Proje Alanı" olarak yeniden yapılandırılıyor. Böylesi sanayinin terk ettiği yerlerde "Yeni Merkezler" yaratma potansiyelinin bulunması Kartal için de çok önemli bir avantaj sağlamaktadır. Tabii Kartal’ın bir "Merkez" olabilmesi için bu durum bir avantaj yaratırken, bir merkezin ulaşılabilir olması gereğini de dikkate aldığımızda, ulaşılabilirliğin Kartal’da mümkün olduğunu söylemeliyiz. İnsanlar merkeze ulaşamıyorlarsa, siz o kadar kendinize merkez deyin, pek de bir şey ifade etmeyecektir. Yani bir merkezin ulaşılabilir olması, ulaşım araçlarının oraya yakın olması, rahat ulaşabiliyor olması gerekir. Bütün ulaşım akslarının oraya yakın olması lazım. Böyle baktığımızda, Kartal bütün ulaşım aksları için fırsatları barındırıyor. Deniz ulaşımına açık, raylı sistem var ve özel proje alanının içinden geçiyor. Yine Marmararay kapsamında Kartal-Kadıköy, Boğaz-tüp geçit ve Halkalı’ya kadar giden Metro geliyor. Uluslar arası ulaşım artık bu yakada Sabiha Gökçen Havaalanı ile zaten var. Yapımı devam eden metronun Kartal’dan Sabiha Gökçen’e kadar uzatılması planlara kondu. Lastikli ulaşımda TEM bağlantıları oldukça uygun ve rahat. Sadece ulaşım akslarının kilit noktalarının rehabilite edilmesi gerekiyor. Görüldüğü gibi ulaşıma dair tüm potansiyeller mevcut. "Özel Proje Alanı"nda plan süreci gerçekleştikten sonra ortaya çıkacak imar planlarına göre projeler belirlenecek ve adım adım uygulamaya konulacak.
Dolayısıyla İstanbul’un Yeni Merkezi olma sürecimiz işliyor ve devam ediyor. Bizim koyduğumuz çıta artık realize edilmeye başlamıştır. Uygulamaları hızlandırmak için de gayretlerimizi sürdürüyoruz.
e-Belediye: Başkanım AB ile ilişkileriniz ne düzeyde?
Arif Dağlar: Tabii Avrupa Birliği süreci yürüyor. AB sürecini etkileyecek ve tetikleyecek en önemli kurumların başında yerel yönetimler geliyor. Yerel yönetimler biraz önce ifade ettiğimiz çerçevede baktığımız zaman başarıları ve başarısızlıkları ile bu süreci olumlu-olumsuz etkileyecektir. Biz bu bakımdan AB ile ilişkileri ve dış ilişkileri de dikkate alarak misyonumuzda ifade ettiğimiz çağdaş belediyecilik tanımı çerçevesinde "Strateji Geliştirme ve Dış İlişkiler Müdürlüğü"nü oluşturduk. Bu müdürlüğümüzü de sadece sözde bırakmadık. Örneğin biz Kartal Belediyesi olarak, Güney Fransa Code Azure meclisi ile kültürel, ticari ve turizm anlaşmaları yaptık. Bu ilişkiler, görüşmeler halen devam ediyor. Bilgi potansiyellerimizi değerlendirirken uluslararası deneyimlerden, tecrübelerden de istifade etmek amacıyla hem ulusal üniversitelerimizle hem de Sorbonne, Lozan, Londra gibi yabancı üniversitelerle birlikte "workshop"lar yaptık. Kartal’a ilgili olarak yurtdışından gelen öğrencilerin, tasarımcıların bakışları, düşünceleri alındı, değerlendirildi. Bu çalışmalar ülkemizin tanıtımına katkı sağladığı gibi deneyimlerin paylaşımı Kartal açısından da fayda sağlıyor. Strateji Geliştirme ve Dış İlişkiler Müdürlüğümüz şu anda AB ile ilişkiler, fonlar ve diğer potansiyellerin nasıl değerlendirilebileceği konularında, bizzat kurumun kendisi hem takip ediyor hem de ciddi eğitimler veriyor. Müdürlüğümüz AB ve yerel yönetimlerle ilgili her gelişmeyi takip ederek; kurumları, işleyiş biçimlerini tanıyarak bu süreçte karşılaşabileceğimiz riskleri ve durumları öngörerek, aksaklıkları tespit ederek verimli netice almak noktasında çalışmalarını sürdürüyor.
e-Belediye: Başkanım son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Arif Dağlar: Teşekkür ederim. Sadece şunu eklemek istiyorum. Bu sene 2007’ye bayramla girdik. Umarım sene boyunca da güzel gelişmeler olur, daha mutlu bir yıl geçiririz. Bunu hem Kartal için hem ülkemiz için hem de tüm dünya için temenni ediyorum.