Lisanssız elektrik üretimi, belediyelerin de gündeminde…
Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan ve şu sıralar TBMM’ye sevk edilmesi beklenen Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’nda lisansa tabi olmayan elektrik üretim yatırımları sınırının 500 kilovattan (beklentiler doğrultusunda) 1 MW’a çıkarılması konusunun da yer aldığını, bu sınırın 2.5 MW’a kadar çıkarılması konusunun da düzenlemeye tabi hale getirileceğini söyleyen Bakan Yıldız, “Bizler, lisanssız elektrik üretimini yaygınlaştırarak 500 kilovatlık, 1 MW’lık butik işletmeler yapabiliriz. Bu mütevazı işletmeler son derece değerli ve önemlidir. Ve bunların sayısını gün geçtikçe artırmalıyız. Küçük-büyük demeden daima artan dozlarla destekleyeceğimiz bu işletmelerin, toplamda 5 bin MW’lık bir yerli kaynak gücü yaratacak olmaları hasebiyle çok değerli olacağına inanıyoruz” dedi.
“Kayıp-kaçaklar azalacak…”
Lisanssız Elektrik Üretimi Derneği’nin (Lİ-DER) tanıtımı amacıyla 26 Eylül günü Ankara’da, EPDK Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantının açış konuşmasını yapan Dernek Başkanı Yalçın Kıroğlu da mevzuat altyapısının oluşmasıyla birlikte ilk “lisanssız” projelerin şu sıralar hayata geçirilmek üzere olduğunu anımsatarak, Türkiye’nin toplamda 5 bin MW’ı bulacak bir üretimi ‘lisanssız’ olarak gerçekleştirecek güce sahip olduğunu söyledi… Lisanssız elektrik üretimiyle elektriğin tüketildiği noktada üretilmesinin olanaklı hale geldiğini, bu sayede kayıp-kaçakların ciddi miktarda azalacağını kaydeden Kıroğlu, lisanssız üretimin bu alana yatırım yapacak kurum ve işletmelere güç katacağını, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması da dahil ülkeye sayısız katkıları olacağını söyledi.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mahmut Mücahit Fındıklı ise lisansız üretim sayesinde özellikle yerli ve yenilenebilir kaynakların daha etkin kullanılacağını belirterek, yurdun dört yanındaki küçük ve orta boy işletmelerin konuya büyük ilgi gösterdiğini söyledi. Anadolu’daki birçok küçük işletmenin, örneğin akaryakıt istasyonlarının kendi elektriğini üretme konusunda rüzgâr ve güneş sistemleri arayışına yöneldiğini belirten Fındıklı, “Ciddi bir hazırlık var. Örneğinmemleketim olan Malatya’da şu anda fabrikasının aydınlatmasını kendi yaptığı rüzgâr gülünden üreten firmalarımız var. Aynı zamanda güneş kolektörleri üretme konusunda da çalışmaları sürdürüyor, gerek tarımsal sulamada, gerekse benzin istasyonlarında, kanoların üzerinde çalışmalar, denemeler yapıyorlar. Bu alanın açılması aslında, özellikle yenilenebilir enerjide üretim mekanizmasının da önünü açacak, piyasasını genişletecektir” dedi.
“Akıllı şehirlere büyük kakı…”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Yusuf Yazar da, sayıları 200’ü aşmış olan “lisanssız üretim” başvurularının birer ikişer devreye alınmasını sevinçle izlediğini belirterek, bu projelerin, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği uygulamalarına entegre ve uyumlu bir kompozisyon içinde yer veren “Akıllı Şehir” yaklaşımının hayata geçirilmesine büyük katkı yapacağını söyledi. Yazar, lisanssız elektrik üretiminin birçok yönden desteği hak eden bir uygulama olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Öncelikle teknik kayıpları azaltan özelliği nedeniyle desteğimizi hak eden bir uygulamadır. İkincisi, yaygın biçimde çatı üstü uygulamalar yapılacağı için, arazi kullanımıyla ilgili çevreci yaklaşımlar bakımından en çok tercih edilecek uygulamadır. Üçüncüsü de; yatırımın abone bazında yapılabilecek olması dolayısıyla yatırımcı sayısı en yüksek sektörü oluşturacak bir uygulamadır. Çok uzun zaman geçmeden yüzlerce ve bir süre sonra da binlerce yatırımcının kümelendiği bir sektörden söz ediyor olacağız…”
“Yeni yeni girişimciler yaratacağız!”
EPDK Başkanı Hasan Köktaş da lisanssız elektrik üretimi için şu ana dek 239 başvuru yapıldığını, bunların 160’ının dağıtım şirketleri tarafından kabul edildiğini belirtti. Bu durumun sektör aktörlerinin hız ve yeteneğinin kanıtı olduğunu vurgulayan Köktaş, lisanssız üretimden beklentilerini şöyle özetledi: “Elektrik üretimini bu ülke bir şekilde yapacak ve yapıyor. Lisanssız üretim, bu yönü dışında ayrıca mikro düzeyde kaynaklarımızı ekonomiye kazandırma konusunda da çok önemli bir adımdır. Bu sayede yatırımcılarımız kendi ihtiyaçları kadar elektriği üretmiş olmakla kalmayacak, aynı zamanda fazlasını piyasada satabilecekleri için Anadolu’nun çeşitli yerlerinde KOBİ benzeri küçük ölçekli bir sürü girişimci grubu oluşmuş olacak. Dolayısıyla hem sermayenin tabana yayılması açısından, hem de gelir düzeyi düşük olan grupların girişimci ruhunu artırmak ve ekonomiye kazandırmak bakımından da sosyal içeriği olan bir projedir. Mevzuatın içerisine ‘talep birleştirme yöntemi’ adı altında bir mekanizma da koyduk. O mekanizma esas itibarıyla hali vakti yerinde olmayan, böylesine projeleri finanse etme kabiliyeti olmayan insanların bir araya gelerek ortaklık yoluyla bunları hayata geçirmelerini mümkün kılacaktır. Dolayısıyla talepleri bu şekilde değerlendirerek Anadolu’da yeni girişimciler oluşturmuş olacağız... Bir başka faydası da şudur: Yatırımcılarımız bu sistemde bir ölçüde kendi ihtiyacını karşılamaya yönelik elektrik üretecekleri için, - daha ucuza mal etmelerinden dolayı - ürettikleri asıl emtia ile ilgili daha rekabetçi bir pozisyona gelmiş olacaklar”.
Lisanssız üretimin yeni bir konu olması nedeniyle hem yatırımcılar, hem de başvuru mercileri açısından “bilgilenme” gerektiren bir alan olduğunun altını çizen Köktaş, EPDK olarak bu konuda elden gelen gayreti gösterdiklerini dile getirerek, “Şu ana dek yaptığımız çalışmalara ek olarak muhtemel yatırımcıları da eğitimden geçirmemiz gerekiyor. Aynı zamanda kabul noktalarını, yani dağıtım şirketlerinde bu birimlerin başında çalışan arkadaşlarımızı, artı özel idarelerde bu konuya bakan arkadaşları da eğitimden geçirmeye ihtiyaç var. Yatırımcıların bir kısmı doğru merciyi, başvuru usul ve esaslarını bilmedikleri gibi, başvuruyu kabul edecek arkadaşlarımız da yeni bir konu olduğu için bu süreç içinde sıkıntı çekebiliyorlar” diye konuştu.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın orman vasfını yitirmiş arazilerde lisanssız üretim tesisleri kurulmasına izin vermediğini, DSİ’nin de mikro düzeyde suların ekonomiye kazandırılmasına yönelik lisanssız faaliyet başvurularını kabul etmediğini belirten Köktaş, “Bunları hem üzülerek, hem de memnuniyetle ifade ediyorum. Çünkü sorunların ikisi de kamu tarafından gelen sorunlar. Özel sektör tarafında sorun olmaması güzel bir şey. Kamu tarafındaki sorunları hızlı bir şekilde çözebileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.