Dağ, yine mi fare doğurdu?
Bir iklim zirvesi daha geldi ve geçti. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı COP28’de, küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlandırılması konusunda dünyanın kaydettiği ilerleme değerlendirildi.
COP28, iklimi değiştiren sera gazı emisyonlarının en büyük kaynağı olan enerji sistemlerinde fosil yakıtların kullanılmasından "uzaklaşmaya" yönelik tarihi bir anlaşmayla sona erdi. Evet, COP28'deki Küresel Durum Değerlendirmesinde taraflar “enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan uzaklaşma” konusunda anlaştılar. Ama "BAE Mutabakatı" olarak adlandırılan bu anlaşma, her ne kadar COP28 başkanlığı tarafından "tarihi" bir adım olarak tanımlanmış olsa da, fosil yakıtlar konusunda belirsizlik içeren boşluklar ve mali taahhütler konusunda yetersizlikler nedeniyle, özellikle iklim aktivistleri ve bazı merciler tarafından şiddetle eleştirildi. Anlaşma metninde fosil yakıtların “aşamalı olarak sona erdirilmesi”, en kirli fosil yakıt olan kömürün yakılmasının azaltılması ifadeleri, “azaltılmış” olarak kabul edilecek bir seviyenin belirsizliği nedeniyle havada kaldı. Doğalgaz ise bir “geçiş dönemi yakıtı” olarak kabul gördü, anlaşma metninde yer aldı. Araştırmalar, petrol ve gaz altyapısından kaynaklanan metanın sızıntısının, doğalgazı iklim açısından kömürden daha kötü hale getirebileceğini gösterdi. Firmaların çoğu değilse bile COP28'de 50'den fazla petrol şirketi bu sızıntıları giderme sözü verdi. Doğalgazın bir geçiş yakıtı olarak kabul edilebilir olduğunu düşünenler bile bu geçişe bir zaman çizelgesi eklenmesi gerektiğini öne sürdü.
2023'te sıcaklıkların şimdiden kritik eşik olan 1,5°C'yi aştığı söyleniyor. Uzmanların çoğu da mevcut çabaların küresel ısınmayı durdurmak için yeterli olmadığına dikkat çekiyor.
İklim değişikliği nedeniyle çökecek ekosistemler, sular altında kalacak ada ülkeleri gibi zarar görecek bölgelerde kayıp ve hasarların tazmini için anlaşmaya varılan fon anlaşması ise Küçük Ada Devletleri İttifakı (Aosis) başta olmak üzere pek çok delege tarafından yetersiz görüldü. Gelişmekte olan ülkelerde iklim krizi bağlantılı kayıp ve hasarın gerçek yıllık maliyetinin 100 milyar ile 580 milyar ABD Doları arasında olduğu tahmin ediliyor. En çok emisyona sahip olarak iklim krizinin baş sorumluları olan zengin ülkeler ise şimdiye kadar 700 milyon ABD Doları bağışta bulunmuş. İklim Zirvesinin ev sahipleri, COP28'in mekanını inşa etmek için 7 milyar ABD doları harcamış. Ayrıca Kayıp ve Hasar Fonu’nun nasıl işleyeceği konusunda da belirsizlikler mevcut.
Yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılması taahhüdü bir ilerleme olarak görülse de fosil yakıtlardan tamamen çıkılmadıkça emisyonların engellenebilmesi mümkün görünmüyor.
Neticede bu yapılan anlaşma bağlayıcı olmayacağı için fosil yakıtların aranmasını, çıkarılmasını ve yakılmasını sınırlamayacak. Bu nedenle bu anlaşma bazıları tarafından "tarihi" olarak alkışlanırken bazıları tarafından da "ölüm belgesi" olarak kınandı.
COP 29’a ise ekonomisinin yaklaşık yarısını, ihracat gelirlerinin ise büyük çoğunluğunu fosil yakıt gelirlerinin oluşturduğu Azerbaycan ev sahipliği yapacak. 2024’ün, yaşamın sürdürülebilirliği için kentlerin, teknolojilerin, her şeyden önce insanların “daha akıllı” olabilmesini, insanlığa yapay zekanın değil vicdanın yol göstermesini diliyoruz.
E-BELEDİYE