Depremin 20. yılında neredeyiz?
17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 20 yıl geçti. Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan ve tüm Marmara’yı sarsan, İzmir ve Ankara’yı da etkileyen depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken 48 bin 901 kişi de yaralandı. Resmi verilere göre yüz binlerce konut ve iş yerinde hasar oluştu.O zamandan günümüze gözler ve çalışmalar İstanbul’da beklenen depreme yöneldi. Yaşanılan o acı tecrübeden sonra çeşitli kanunlar, yönetmelikler devreye girdi. İnsanları bu konuda bilgilendirmeye , konuya ilişkin farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalar yapıldı. Kimisi başarılı oldu, kimisi istenilen hedefe ulaşmadı ve farklı kaygılara sebep oldu. Bugün ne durumda olduğumuzun ayrıntıları ise konumuzda…
1999 Marmara Depremi’nin 20. Yılını geride bırakırken, bu afetteki rolüyle ülke gündemine giren AKUT’un, “Deprem Farkındalık ve Bilinçlendirme Araştırması”nın sonuçları kaygı verici mesajlar içeriyor.
İnsanlar en çok depremden korkuyor
Türkiye temsili araştırma, 26 il ve istatistiki bölgede (İstanbul, Tekirdağ, Balıkesir, İzmir, Aydın, Manisa, Bursa, Kocaeli, Ankara, Konya, Adana, Antalya, Hatay, Kırıkkale, Kayseri, Samsun, Zonguldak, Kastamonu, Trabzon, Erzurum, Ağrı, Malatya, Van, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin), Xsights Araştırma ve Danışmanlık şirketi işbirliğiyle, 18 yaş üstü 1500 kişiyle, IBBS 2 kapsamında ve CATI (Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi) yöntemiyle gerçekleştirildi. Araştırmada, insanların afetler arasında en çok depremden korktuğu bulgulandı (%63). Araştırmada, depremi sırasıyla; yüzde 21 ile “yangın”, yüzde 8 ile “sel, su taşkınları”, yüzde 3 ile “toprak kaymaları-kaya düşmeleri” takip etti. Diğer tüm afetlerden korkulma oranı toplam yüzde 1 çıkarken, katılımcıların yüzde 6’sı hiçbir doğal afetten korkmadıklarını belirtti.
Buna rağmen insanların yüzde 55’inin deprem hazırlığı yok
Olası bir depreme karşı hazırlık durumunun sorgulandığı bölümde katılımcıların yüzde 55’inin, “herhangi bir hazırlığının olmadığını” belirtmesi, araştırmanın uyarı mahiyetindeki sonuçlarından biri oldu. Bu oranı, yüzde 21 ile “ilkyardım eğitimi aldım”, yüzde 19 ile “evimi sigorta yaptırdım” ve yüzde 12 ile “acil durum çantası hazırladım” cevapları izledi.
İnsanların yarısına yakını, evinin hasar göreceğini ya da yıkılacağını düşünüyor
AKUT’un araştırmasına katılanların yüzde 43’ü olası bir depremde “evlerinin hasar göreceğini- yıkılacağını düşünürken”, yüzde 32’isi bir “hasar-yıkılma beklemiyor”. Bu konuda her 4 katılımcıdan 1’i ise kararsız.
Evde güvenli bir alana saklanmak ilk sırada
Araştırmanın önemli amaçlarından birisi de, katılımcıların, deprem anında “ilk yapılacak şey” konusundaki düşüncelerinin ortaya konmasıydı. Araştırma sonuçlarında yüzde 38 ile “evde güvenli bir alana saklanmak” birinci sırada yer aldı. Bunu sırasıyla yüzde 23 ile “hemen evden dışarı çıkarım”, yüzde 22 ile “çocuğumun yanına giderim” ve yüzde 13 ile “hiçbir şey yapmam” yanıtları takip etti. Bu bölümün en dikkat çekici bulgusu düşük gelir grubunun ve 55 yaş üstünün oldukça yüksek bir oranda “hiçbir şey yapmam” yanıtını vermesi oldu.
AKUT seminerlerine katılanların bilinci yüksek
Araştırma sonuçlarında, AKUT’u bilenlerin, bilmeyenlere göre daha hazırlıklı olduğu gözlendi. Bu alanın ilginç sonuçlarından birisi de, AKUT seminerlerine katılanlar arasında “evini sigorta yaptıranlar” ve “binalarının deprem dayanıklılığını kontrol ettirenlerin” anlamlı olarak fazlalığı oldu. İlk yardım eğitimi bölümünde ise katılımcıların yüzde 48’i “eğitim almayı düşündüğünü” belirtti.
Acil durum çantasında “su” üçüncü sırada çıktı
Katılımcıların “acil durum çantasında” bulundurdukları materyaller konusunda yüzde 53 ile ilk sırayı “el feneri” aldı. El fenerini, yüzde 48 ile “kuru yiyecekler, bisküvi, konserve”, yüzde 42 ile “su” ve yüzde 34 ile “sargı bezi” izledi.
Acil durum toplanma alanları bilgisi uyarı veriyor
Araştırmanın belki de en önemli sonuçlarından birisi, katılımcıların yüzde 58’inin yaşadıkları bölgede “acil durum toplanma alanı olmadığını” belirtmeleri oldu. Böyle bir alanın olduğunu belirtenler ise yüzde 21’de kaldı. Geriye kalan yüzde 21’lik kesim ise toplanma alanına yönelik bilgilerinin olmadığını belirtti. Ayrıca bölgesinde acil durum toplanma alanı olanların yüzde 23’ü de, bu alanların yerini bilmiyor. Önemli bir ayrıntı olarak AKUT Deprem Bilinçlendirme seminerlerine katılanların, toplanma alanlarının yerini daha fazla bildikleri dikkat çekti.
Hayat Üçgeni Metodu bilinmiyor
Deprem anı pozisyon alma konusunda en önemli yöntem olan “Hayat Üçgeni” “Yat-Korun Tutun” metodunu katılımcıların yüzde 79’unun bilmemesi araştırmanın üzerinde önemle durulması gereken sonuçlarından birisi oldu. Bu metodu bilenler arasında kadınlar ve 55 yaş üstü bireyler daha yüksek bir orana sahip.
AKUT en fazla bilinen arama kurtarma ve yardım sivil toplum kuruluşu çıktı
AKUT’un toplum arasında bilinirliğinin de değerlendirildiği araştırmada kurum, en fazla anımsanan STK çıktı. AKUT her 2 katılımcıdan birisi tarafından biliniyor. AKUT’un faaliyetlerinin bilinirlik oranları ise şöyle sıralandı: “Deprem arama kurtarma (yüzde 91)”, “Enkaz arama kurtarma (yüzde 71); “Doğa arama kurtarma (yüzde 63); “Dağ arama kurtarma (yüzde 61); “Kentsel arama kurtarma (yüzde 43)…
AKUT Başkanı Recep Şalcı:
“Toplum olarak en çok depremden korkuyoruz ancak yeterli hazırlık düzeyine ulaşmış değiliz”
Başta deprem ve diğer doğal afetler olmak üzere, tüm arama-kurtarma faaliyetleriyle ilgili toplumsal bilinç ve farkındalık düzeyini yükseltmeyi, her zaman için arama kurtarma çalışmalarının kendisi kadar önemsediklerini belirten AKUT Başkanı Recep Şalcı araştırma sonuçlarıyla ilgili şunları söyledi: “Büyük Marmara Depremi’nin üzerinden dile kolay 20 yıl geçti ama maalesef hala hem en çok depremden korkuyoruz hem de insanımızın yarısından fazlasının deprem hazırlığı yok. Türkiye temsili bilgileri içeren araştırma sonuçları başka açılardan da dikkat çekici. Hiçbir zaman amacımız acıları hatırlatmak değil; daha fazla önlem alınması için farkındalık yaratmak. Bireysel bilinçlenmeye çok daha fazla ihtiyacımız var. Aslında yapacağımız şeyler çok zor değil. Binalarımızı sağlam yapacağız, sağlam olmayanları güçlendireceğiz, deprem sırasında ve sonrasında ne yapmamız ve yapmamamız gerektiğini bileceğiz. Farkında olma, kendimizi, çocuklarımızı ve çevremizi bilinçlendirmeyle bu büyüklükte bir acı yaşama riskimiz azalır”.
İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı, Prof. Dr. Ziyadin Çakır:
“Zaman geçtikçe oluşacak depremin büyüklüğü de nispeten artıyor”
Çeşitli üniversiteler, kurumlar İstanbul’da beklenen olası bir depremle ilişkin çalışmalarda araştırmalar da bulunuyor. Bunlardan bir tanesi de İTÜ. İTÜ, Jeoloji ve Jeofizik Mühendisliği Bölümleri ile Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nde deprem konusuna çok sayıda araştırma yaparak ülkemize ve dünyaya önemli katkılarda bulunuyor. Marmara denizi ve etrafında Kuzey Anadolu fayı üzerine ulusal ve uluslararası birçok projede hem yürütücü hem de araştırmacı olarak çalışan İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı, Prof. Dr. Ziyadin Çakır, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden geçen 20 yılın ardından depremle ilgili çalışmaların son durumuyla ilgili açıklamada bulundu. Marmara Depremi’nin ardından, Marmara Denizi ve çevresindeki fay hareketliliğinin incelenmesinde İTÜ’nün başı çektiğini dile getiren Prof. Dr. Çakır, her geçen gün fay üzerindeki gerilimin arttığını ifade etti. Prof. Dr. Çakır, “Fayın iki tarafında yer alan Avrasya ve Anadolu levhaları manto üzerinde kesintisiz olarak birbirine zıt yönde kayıp gitmekte ve fay üzerine gerilimi arttırmaktadır. Bu nedenle zaman geçtikçe oluşacak depremin büyüklüğü de nispeten artmaktadır” dedi.
Depremin her an olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Çakır, depremlerin zamanın bilimin ve teknolojisinin günümüzdeki geldiği nokta itibariyle güvenilir olarak bilimsel yöntemler kullanılarak tespit etmenin mümkün olmadığını kaydetti.
“Depremin 7.3 ten büyük olması beklenmiyor”
Kuzey Anadolu fayının Marmara Denizi içinde çoklu fay parçalarına ayrıldığını ve bu parçaların bazılarının depremlerin ilerlemesine engel olabilecek özellikte olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Çakır, bu nedenle beklenen Marmara depreminde bu parçaların hepsinin birden tek deprem olarak kırılmasının düşük olasılıkta olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Çakır şöyle konuştu: “Tarihsel deprem kayıtlarına baktığımızda Marmara denizinde oldukça fazla deprem meydana geldiği görülmektedir ki bu da fayın parçalı yapısının bir göstergesidir. Bu nedenlerden dolayı beklenen depremin 7.3 büyüklüğünü aşacağını düşünmüyorum”.
TMMOB: “Deprem çok disiplinli bir mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı alanı olarak görülmeli”
Konuya ilişkin açıklama yapan Türkiye Makine Mühendisleri Odası (TMMOB), deprem gerçeğine karşı önlemler alabilmek için depremin çok disiplinli bir mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı alanı olarak görülmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Yapılan açıklamada Türkiye’nin bugün, 20 yıl öncekinden daha iyi durumda olmadığının altı çizilirken şu görüşlere yer veriliyor: “Türkiye bugün 20 yıl önceki Marmara depreminden daha iyi durumda değildir. Yer seçimi kararlarında, yapı tasarımı, üretimi ve denetiminde bilimsel, bütünlüklü bir düzen yoktur. Öyle ki sorunlu dolgu alanları, dere yatakları ve kıyılar imara açılmakta, her yere AVM ve gökdelenler yapılmaktadır. Yanlış ulaşım politikaları, yanlış kentsel dönüşüm uygulamaları ve yanlış mega projelerin artması, su yatakları ile yeşil alanlar arasındaki bağların koparılması, sel-su baskınlarının artması, ısı adalarının oluşması gibi olgular depremlerin yıkıcı etkilerini artırmaktadır. Bu sorunlara deprem olgusunu ve depremlere dayanıklı yapı stokunu artırma gerekliliğini gözetmeksizin yapılan son imar affı ve depremlerde toplanma yerleri olan alanlardaki hızlı yapılaşma eklendiğinde ülkemizin depremlere hazır olmadığı anlaşılmaktadır.
Depremler ve büyük doğa olaylarına karşı bütünlüklü, sağlıklı, insanca bir yaşam ve çevre için alınması gereken önlemler ivedi bir öneme sahiptir. Depremlere karşı önlemler bütünlüğü, güvenli yapılaşma ve halkın sağlıklı kent ve doğal çevre hakkı için neoliberal piyasacı ve rantçı yaklaşımlar reddedilmelidir. Mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi ve öngörülen teknik müşavirlik şirketi modeli yerine uzmanlık ve etik niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modelinin benimsenmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım egemen olmadıkça depremler ve sonuçlarına yönelik kalıcı ve bilimsel bir çözüm ne yazık ki mümkün olamayacaktır”.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Prof. Dr. A. Tamer Aker: “Ortak dil yok”
İstanbul Bilgi Üniversitesi, “Türkiye’nin Depreminde 20. Yıl: Bellek, Yapılanma, Gelecek” çalıştay serisinin ikincisini düzenledi. Olası bir depreme karşı yeterince hazırlanılmadığına dikkat çekilen etkinlikte, farklı bilim dallarından uzmanlar afet ve toplumsal travmalara dair görüş ve uyarılarını katılımcılarla paylaştı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Program Direktörü Prof. Dr. A. Tamer Aker, depreme yönelik çalışmaların afetlerle canlandığını sonrasında ise unutulduğunu vurguladı.
Türkiye’de sürdürülebilir bir çalışma ve bilgi birikiminin olmadığını belirten Prof. Dr. Aker; “Alanda farklı disiplinlerin bir araya gelmesi gerekiyor. Buna ek olarak gördüğümüz sorunlardan biri özgüven eksikliği. Ülkemizdeki uzmanlarımızın çoğu yaptıkları işin önemini ve kendilerinin değerini bilmiyor. Travma ve afet çalışmaları alanında somut adımlar atabilmek için yapılan çalışmaların duyurulması, multidisipliner bir çalışmayla kanıta dayalı bilimsel bilgi birikiminin oluşması gerekiyor. Yalnızca üniversiteler değil tüm kamu ve sivil toplumu iş birliği havuzuna toplamak şart. Literatür anlamında bile ortak bir dile sahip değiliz” dedi. Lisans ve lisansüstü eğitimlerin mutlaka yaygınlaştırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Aker, üniversiteye kadar olan süreçte ise afet bilincinin tüm öğrenci ve velilere aktarılması gerektiğini söyledi.
“Eğitim verilmedi, bilgi aktarıldı”
Çalıştayda söz alan isimlerden BİLGİ Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Şimşek ise 1999 depremini doğrudan yaşayan kurum ve kişilerin değiştiğine vurgu yaptı. Depremden sonra üniversitelerde gerekli derslerin konulduğunu fakat eğitimin niteliğine ilişkin sorunlar olduğunu belirten Prof. Dr. Şimşek konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “Afet bölgesi olduğumuz için birçok bölüm açıldı ve doktora programları düzenlendi. Ancak eğitimin niteliği göz ardı edildi. Eğitim bir davranış değişikliğidir. Tek yönlü bir bilgi aktarımı ötesinde davranış değişikliği, yani edinilen bilginin davranışa dönüşümü önemlidir.” Prof. Dr. Şimşek afet sonrasında yapılan psikososyal müdahalelerde triyajın önemli olduğunu belirttiği konuşmasında, bireysel müdahalelerin ötesinde topluma dayalı, toplumsal güçlenmeyi destekleyen yaklaşımların unutulmaması gerektiğini vurguladı.
Belediyelerde durum…
Belediyeler deprem konusunun en önemli aktörlerinden biri. Bazı belediyelerin deprem farkındalığına dikkat çekmek için yaptıkları çalışmalar ise şöyle:
Ordu'da Belediye Çalışanlarına Deprem Eğitimi / Şubat 2019
Ordu Büyükşehir Belediyesi, yerleşkelerinde bulunan hizmet binalarını ve tesislerini olası acil durum ve afetlere karşı hazırlıyor.
Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen tatbikatlar ile doğal afetlere, sınai kazalara, yangınlara, sabotajlara, savaşlara ve terör olaylarının ortaya çıkardığı tehlikeye ve tehditlere karşı çalışanların bilinçlendirilmesi amaçlanıyor. Yaşanabilecek her türlü olası acil duruma karşı hazırlıklı olmak için düzenlenen eğitimlerde, çalışanların ve kurumun en az zararla mevcut durumu atlatması, halkın da bu yönde eğitici ve yönlendirici faaliyet ve etkinliklerle bilgilendirilmesi hedefleniyor.
Nilüfer Belediyesi’nde “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği” Ele Alındı / Şubat 2019
Nilüfer Belediyesi’nde düzenlenen Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ve yönetmeliğe geçiş sürecinde yaşanan aksaklıklar konulu toplantı Dönemin Nilüfer Belediyesi Başkan Yardımcısı, Jeoloji Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı ile Yönetim Kurulu Üyeleri ile yapıldı. Yine dönemin Nilüfer Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürü ile Zemin Etüd Bürosu ve Statik Büro personelinin de katıldığı toplantıda 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe giren "Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği" ve yönetmeliğe geçiş sürecinde yaşanan aksaklıklar ele alındı.
Bandırma 2. Deprem Sempozyumu / Mart 2019
Balıkesir’in Bandırma ilçesinde, Bandırma Belediyesi, Bandırma Kent Konseyi ve Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi iş birliğiyle bu yıl Bandırma 2. Deprem Sempozyumu gerçekleştirildi.
Deprem gerçeğini acı olaylarla yaşayan ülkemizde; deprem konusunu güncel tutmak, tüm paydaşları bilgilendirmek ve deprem konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan etkinlikte konuşmacılar katılımcılar Bandırma ve çevresindeki fay hatları, deprem bölgeleri, yaşanan depremler, yaşanabilecek depremler ve alınması gereken önlemler konularında bilgilendirdiler.
Başakşehir’de Deprem Simülasyon Merkezi Açıldı / Mart 2019
Başakşehir Belediyesi tarafından yapılan Kayaşehir Kültür ve Yaşam Parkı’nda bulunan Deprem Simülasyon Merkezi, düzenlenen bir törenle hizmete girdi. Açılış törenine; Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu, Başkan Yardımcıları Mehmet Tayip Tanrıkulu ile Serkan Çelik, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, birim müdürleri ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Kocaeli’nde İşitme Engelli Öğrencilere Özel Deprem Eğitimi / Nisan 2019
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Sismolojik İzleme ve Deprem Eğitim Merkezi’nde Karamürsel Ahmet Gazanfer Bilge İşitme Engelliler Okulu öğrencilerine deprem eğitimi verildi. Öğrencilere verilen teorik eğitim sonrasında deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılması gerekenler, merkezde bulunan simülasyon odasında uygulamalı olarak anlatıldı. Eğitim sonrasında 26 öğrenci ve öğretmene eğitim sertifikası verildi.
Yeşilyurt Belediyesi Deprem Simülasyon Merkezinde Eğitimler Başladı / Temmuz 2019
Yeşilyurt Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan ve teknik donanımı açısından bölgenin en büyük Deprem Eğitim Simülasyon Merkezi ve Bilim Atölyesi, kapılarını Malatyalılara açtı. Başkan Çınar, eğitime verdikleri önem ve değerden dolayı Yeşilyurt’a böylesine anlamlı bir yatırımı kazandırmaktan onur duyduklarını söyledi. Çilesiz Mahallesinde 6 bin 980 metrekare alanda yapımı tamamlanan Deprem Eğitim Simülasyon Merkezi ve Bilim Atölyesi, ilk olarak TOKİ Evleri Cami ve Kuran Kursu öğrencilerini ağırladı. Uzman eğitmenlerin gözetiminde gerçekleşen teorik ve pratik eğitimleri takip eden Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, amaçlarının çocuklara erken yaşlarda deprem eğitimi verip, bilinçlendirmek olduğunu belirtti.
Siirt PTT’de Deprem Tatbikatı Yapıldı / Temmuz 2019
AFAD Personeli Hakan Tırpan koordinatörlüğünde yapılan Tatbikat kapsamında, öncelikli olarak elektrik akımının kesilmesi gibi zorunlu güvenlik önlemleri alındıktan sonra enkaz altında kalan yaralılar kurtarıldı. Çıkan yangın Siirt İtfaiye Müdürlüğü ekipleri tarafından söndürüldü.
PTT Baş Müdürü Abbas Akdeniz tatbikatı düzenlemekteki amaçlarının personelin bu konuda bilinçli ve deneyimli olmalarını sağlamak olduğunu belirterek, tatbikata katılan kamu personeline teşekkür etti.
Ülkemizin önemli bir bölümünün deprem bölgesi içerisinde olduğunu hatırlatan Akdeniz “Ülkemizin önemli bir bölümü deprem bölgesi içerisinde yer alıyor.Bu gerçekle karşı karşıyayız.Bu nedenle hepimizin bu konuda bilinçli ve hazırlıklı olması gerekiyor.Bu amaçla bu tatbikatı düzenledik.Çok başarılı oldu. Tatbikatı gerçekleştiren diğer kamu kurum ve kuruluş ile kurumumuz personeline teşekkür ediyorum” dedi.
Sultangazi Belediyesi Deprem Simülasyon Merkezinde Eğitimler Başladı / Temmuz 2019
Sultangazi Belediyesi, ilçeye kazandırılan Deprem Eğitim Parkı'nda düzenlenen simülasyon destekli eğitimle, doğal afetler hakkında çocukları bilinçlendirdi. Toplam 2 bin 500 metrekare alan üzerinde bulunan Şehit Özay Gezgin Deprem Eğitim Parkı içerisinde bulunan deprem eğitim binasına kurulan özel simülatörle öğrencilerin olası bir deprem halinde ne yapmaları gerektiği konusunda bilgiler aktarılıyor. Deprem sırasında yapılması gerekenler eğitimciler tarafından anlatıldıktan sonra, 7.4 büyüklüğündeki bir depreme göre ayarlanan simülatörde, sınıfta veya evde depreme yakalananların, yapması gerekenler uygulamalı olarak gösteriliyor.
Depremde binalarla ilgili doğru bilinen yanlışlar
Yanlış: Depremden sonra güvenli olmayan binaların alım satımı yetkililer tarafından kontrol edilerek engellenecektir.
Doğru: Her deprem sonrasında elde edilen deneyimler ile yeni tasarım ve imalat teknolojileri gelişir. Yetkililerin çoğunun bu durumdaki binaların yıkılması ya da güçlendirilmesi için bir yaptırımı yoktur.
Yanlış: Yeni binalar depreme daha dayanıklıdır.
Doğru: Deprem yönetmelikleri binaların deprem sonrası ayakta kalmasını sağlayan ancak hasar görmesini engelemeyen minimum koşulları içermektedir. Türkiye’de deprem yönetmelikleri güncellenmekte, ancak tasarım felsefesi olan “can güvenliği” kriteri değişmemektedir. Binaların tamamen göçme durumu engellenmiş olsa bile hsar görmesinin önüne geçilememektedir.
Yanlış: Depremden kaynaklanan ekonomik kaybın temel nedeni binanın yapısal elemanlarından meydana gelen hasardır.
Doğru: Geçmiş depremler göstermiştir ki depremin yarattığı ekonomik kaybın temel nedeni “yapısal olmayan elemanlar” olarak adlandırılan mekanik, elektrik, tesisat, asma tavan, bölme duvar gibi elemanlardaki hasar olduğu tespit edilmiştir. Bu hasarın boyutu oldukça büyük lup ayrıca işletmelerin kullanımını engelleyerek zaman ve güven kaybına neden olmaktadır.
Yanlış: Depreme dayanıklı bina tasarımı oldukça maliyetli bir süreçtir.
Doğru: Binaların en iyi derecede deprem güvenliği sağlayacak şekilde deprem tasarımının yapılması durumunda ortaya çıkacak ek maliyet % 5- 10 arası bir değere karşılık gelmektedir. Son yıllarda geliştirilen yöntemler ile söz konusu oranı rasyonel bir şekilde belirlemek mümkündür ve bu durumu bina tasarım aşamasında yapmak en uygun yaklaşımdır.