Akıllı şehirler sarıyor dört bir yanımızı
Akıllı şehir uygulamaları, artık dünyanın her yerinde karşımıza çıkabilecek kapsama ulaştı. Dünyanın pek çok şehrinde yapılan farklı projelere rastlayabiliyoruz. Bu şehirlerden birkaçını sayfalarımıza taşıdık.
Amsterdam
Amsterdam’daki akıllı şehircilik faaliyetleri 2009’da başlıyor. Ve ülkede şu ana kadar 80’e yakın buna dair proje hayata geçirilmiş durumda. Bu projelerde yerel yönetimlerin, hükümetlerin ve özel sektörün ortak hareket ettiğini görüyoruz. Trafiği azaltmak, enerji tasarrufu sağlamak ve kamu güvenliğini sağlamak ana amaçlarını güderek hayata geçirilen bu projeler, kablosuz cihazlar aracılığıyla birbirlerine bağlı bir platform üzerinde çalıştırılıyor.
Amsterdam, sürdürülebilir ulaşım projeleri noktasında dikkat çeken bir şehir. Gemi ulaşımı kaynaklı ortaya çıkan CO2 salımını azaltmak, gürültü ve hava kirliliğinin önüne geçebilmek amacıyla yapılan kıyıdan güç bağlantıları projesi bunlardan biri. Yine elektrikli şarj istasyonlarına şehrin her yerinde rastlayabiliyorsunuz. Park yeri sahiplerinin park yerlerini belirli bir ücret karşılığında kiraya verdiği Mobypark uygulaması da ulaşım alanındaki çalışmalara bir başka örnek. Bu uygulamadan alınan veriler şehrin park talebini ve şehir içi trafik akışını belirleyebilmek için kullanılıyor.
Amsterdam’daki diğer projeleri şöyle sıralayabiliriz:
Amsterdecks: Bu proje ile şehirdeki su kaynakları ağlarına ilişkin erişim ve bilgi sağlanması amaçlanmış. Proje, fiziksel ve sanal olarak şehir suyu ve şehir su şebekesi hattı hakkında bilgi edinilmesine olanak sağlıyor. Rekreasyonel kullanım alanlarındaki kullanılan suyun temiz tutulması için halkı teşvik eden Amsterdecks, diğer kıyı ülkeleri ve şehirleri için de örnek oluşturuyor.
Sucul Bitkilerin Banklara Dönüşümü: “Şehirlerin ürettikleri kadar enerji kullanmalarını sağlayarak, sürdürülebilir şehir olma yolunda ilerlemelerine ivme kazandırmak” amacıyla hayata geçirilen proje kapsamında kullanılmayan ve atık olarak nitelendirilen biyo-materyaller, şehirdeki bankların yapımında kullanılıyor. Kullanılan biyo-materyallerin çoğunluğunu ise sucul bitkiler, çimler ve patates nişastası oluşturuyor.
Çatı Katı Devrimi:Projenin amacı, kitle kaynaklı çalışma ve fonlamayla çatılarda yeşil alan yaratmak. Kurulan bir platformla, insanların kendi çatılarıyla ilgili yeşil çatıya dönüşüm fikir ve çözüm önerilerini toplanıyor. Yeşil çatıların hayata geçme aşamasında da proje kapsamında destek sağlanıyor.
Akıllı Aydınlatma:Cisco, A2, Philips ve Alliander işbirliğiyle hayata geçen bu projenin amacı, bir yandan ayarlanabilir ve sensörlü ışık teknolojisi ile güvenli şehirler yaratırken diğer yandan da enerji tasarrufunu maksimum düzeye çıkarmak. Halka açık alanlarda bulunan sokak lambası direklerine yerleştirilen sensörlerle, hava durumu, trafik sıkışıklığı ve insan yoğunluğuna bağlı olarak ışıklandırma miktarı ayarlanabiliyor. Böylece ışıklandırmadan elde edilen enerji tasarrufu, Wi-Fi ağları ya da hava kalitesinin ölçülmesi gibi şehrin ihtiyacı olan başka alanlara aktarılabiliyor.
Barselona
Tarihi ve kültürel miras açısından dünyanın en zengin şehirlerinden biri Barselona, son yıllarda “akıllı şehircilik” konusunda da çeşitli çalışmalara imza atıyor. Park bahçelerde bitkilerin ihtiyacı olan su miktarını belirleyen ve bu veriyi eş zamanlı olarak park/bahçe ekiplerine yönlendiren sensör teknolojisine sahip sulama sistemi; trafiğin yoğun aktığı bölgelere yönelik yapılan veri analizleri sonuçlarında yeni otobüs rota ve aktarım seçeneklerini içeren otobüs ağı; yeşil ışık kullanımını optimize eden akıllı trafik lambaları ve acil durum araçlarının zamanında kazasız bir şekilde hedef noktaya varmalarını hedefleyen trafik ışığı sistemi Barselona’ya ait geliştirilmiş uygulamalar olarak sıralanabilir.
Barselona için özel birer başlık açmamız gereken projeler de var. Bunlardan biri Yeraltı Galerileri. Yeraltında 37 km uzanan bir hizmet ağı düşünün. Bu ağ içerisinde; modern enerji alanları, telekomünikasyon, ısınma ve hava basıncıyla işleyen atık toplama sistemleri bulunuyor. Bu proje ile altyapı çalışmaları kazı yapılmadan hayata geçiriliyor. Böylece o muhitin sakinleri rahatsız edilmiyor. Aynı zamanda hem maddi hem de vakti tasarruf sağlanıyor.
Başlıklardan bir diğeri SIIUR Projesi (kentsel altyapılar için integral çözümler) için olmalı. Projede, “enerji verimliliğini arttırmak, kirliliği azaltmak ve vatandaş ve kurumların ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak” ana hedeflerine odaklanılmış. Proje kapsamında çalışmalar, “Sokak aydınlatma sistemlerinin kontrollü kullanım planlaması” ana başlığıyla şekillenmiş. Sokak aydınlatmalarında LED teknolojisinin kullanımı; ısı, nem, gürültü ve kirliliği tespit eden sensörler ile çevre dostu ve ekonomik aydınlatma sistemleri, aydınlatma sistemlerinin verimini test etmek ve yeni teknolojileri gerçek akıllı şehir ortamlarına entegre etmek üzere tasarlanmış ve hayata geçirilmiş.
Tüm bunlara ek olarak, Barselona’da 250’ye yakın araç şarj istasyonu var. Her bir şehir sakininin evinden çıktıktan sonra 5 dakika içinde elektrikli araç şarj imkânından yararlanabilmesi sağlanmış durumda. Şehirde, bu kapsamda uygulanabilecek yeni teknolojilerin test edilebileceği pilot proje çalışmaları da yapılıyor.
Boston
2012 yılında yapılan Smarter Cities Challenge Grant programı kapsamında hibe almaya hak kazanan 33 şehirden biri olan Boston, önceliği ulaşıma vermiş. Karbon salımının azaltılmasına yönelik otomobillerin kullanımı meselesine dair çalışmalar yapılmış. Buna göre şehirdeki karbon salımının yüzde 25’inin trafik kaynaklı olduğu sonucuna varılmış. Dönemin belediye başkanı,bu anlamda önemli adımlar atarak sera gazının azaltılmasını hedeflemiş. Taşıtların kat ettiği yol mesafesi ölçülerek azaltılma yoluna gidilmiş. Trafik sıkışıklığını da hedef alan bu yaklaşımla CO2 salımının da azaltılması sağlanmış.
Kent sakinlerine ulaşım alternatiflerini sunan akıllı seçenekler verilmiş. Bu uygulamayla, ulaşıma yönelik güvenilir bilgilerle kent sakinlerinin kendileri için en elverişli yolu ve taşıtı seçmeleri teşvik ediliyor. İnsanların en uygun yol alternatifini belirlemeleri, toplam kat edilen yol mesafesinin azaltılması anlamına geliyor. Ayrıca bisiklet, toplu taşıma gibi alternatiflerin kullanımı ve bu sayede trafik yoğunluğunun kontrolü hedefleniyor.
Yine Boston’da akıllı şehir olma yolunda adımlar atabilmesi için yaklaşık 75 kurumla iş ortaklığı yapılıyor. Bu ortaklıklardan önemli roller üstlenen bölümlerin rolleri şöyle:
-Politika ve planlama organizasyonu, çok yönlü veri paylaşımını teşvik ediyor. Böylece manuel trafik sayım süreçlerinde veri tabanlı hareket edilmesi ve güvenilir sonuçlar elde edilmesi sağlanıyor.
-Trafik kontrol merkezi, endüktif döngü ve video kamera verilerini topluyor. Trafik sinyal kontrol sistemlerinin doğası gereği kasıtlı olarak izole ağ bağlantıları kullanılıyor. Bu yüzden verilerden diğer departmanlar yararlanamıyor.
-Çevre ve enerji servisleri kabinesi, ulaşımın çevre faktörlerini doğrudan etkilediğinden yola çıkarak ulaşım verilerinin analiz ve paylaşımının iyileştirilmesini hedefliyor.
-İnovasyon ve teknoloji departmanı ise vatandaş hizmetlerinin sunulması, verinin anlamlandırılıp toplumla paylaşılması konularında görevli.
Kopenhag
Kopenhag, dünyanın en yeşil başkenti unvanına sahip. Fakat şehir için bununla yetinme gibi bir durum da söz konusu değil. Bu unvana rağmen şehirde yeşil alanların artırılması, yeşil binalar, yenilenebilir enerji kullanımı gibi birçok alanda projeler üretilmeye devam ediyor. Şehrin en büyük hedefi, 2025 yılı itibarıyla karbon salımını sıfıra indirgemek.
Kopenhag; eğitim, yaratıcılık ve sosyal katılım gibi faktörlerde “akıllı insan” profili gelişmiş kentlerden biri. Ulaşım sistemi üzerine akıllı teknolojilere yönelik aktif yatırımları da ayrıca devam ediyor. Şehirdeki trafik lambalarının büyük bir çoğunluğu tek bir merkezden görüntülenip kontrol edilebiliyor. Ayrıca bu lambaların yarısında otobüslere geçiş önceliği veren sensörler de bulunuyor.
Şehirde bisiklet kültürünün çok gelişmiş bir yapıya sahip olması şehrin, karbon salınımı azaltma yolundaki çabalarına etkili örneklerden biri. Kopenhag’da yaşayan çoğu insan, ucuz, pratik ve kolay olduğu için, ulaşımlarında bisikleti tercih ediyor. Şehir yönetiminin şu anki amacı, 2011’de yüzde 35 olan bisiklet kullanımını yüzde 50 seviyelerine çıkarmak.
Kopenhag musluk suyunu içme suyu olarak kullanabilen ender şehirlerden biri. Ancak şehir büyüdükçe, yeraltı sularının şehrin su ihtiyacını karşılamama riski artıyor. Bu noktada, yer altındaki içilebilir su kaynaklarının korunması büyük önem taşıyor. Kopenhag’da su kaynaklarını kısıtlı olması ve yerel su kaynaklarının kirlenmesi sebebiyle, içme sularının şehirdeki insanlara ulaşması ancak uzun mesafeler kat eden borular aracılığıyla mümkün olabiliyor. Su altı kaynaklarının korunması ise yeni teknolojilerin kullanılmasıyla sağlanabiliyor. Bu sistemlerle, bir yandan içilebilir su kaynaklarında oluşabilecek kayıplar önlenebilirken diğer yandan da içilebilir suların tüketim miktarının azaltılması hedefleniyor.
Bununla beraber Kopenhag’daki elektrik tüketiminin yüzde 22’si rüzgâr türbinleri ile sağlanıyor. Ancak Kopenhag da, diğer şehirlerde olduğu gibi, rüzgâr gücünün kullanımında bir takım zorluklarla karşılaşıyor. Rüzgâr enerjisinin kullanımının yaygınlaştırılması için uygun alanların kısıtlı olması, rüzgâr türbinlerinin inşasının pahalı olması, rüzgâr türbinlerinin görünümleri ve meydana getirdiği seslerin halk tarafından olumlu karşılanmaması bunlardan bazıları.
Londra
Dünyanın pek çok şehri gibi Londra da son yıllarda hızla artan bir nüfusa sahip. Buna bağlı gelişen ulaşım, atık, sağlık hizmetleri ve enerji kaynakları problemleri ile başa çıkabilmek için halk merkezli bir “akıllı şehir” projesi hayata geçirilmiş durumda. Londra, akıllı şehir uygulamalarında özellikle sürdürülebilirliğe yaptığı yatırımlarla dikkatleri çekiyor. Trafik sıkışıklığını engellemek için uygulanan trafik sıkışıklığı vergisi bu uygulamalara bir örnek. 2014 yılında şehirdeki tüm ulaşım ağı, “Transport for London” adlı şirket tarafından temassız ödeme yöntemine geçirilmiş.
Londra’da; akıllı şebekelerin kullanımı, katı atıkların ayrıştırılması ve geri dönüşümü, motorlu araç-bisiklet çarpışmaları önlemek üzere yakınlık sensörlerinin kullanımı, şehrin yeraltı altyapı haritalarının çıkarılması, sosyal medya kullanıcılarının aktif katılımıyla gerçek zamanlı trafik yönetimi ve turistlerin hızlı ve kolay bir şekilde şehirde dolanabilmeleri için tasarlanmış online şehir içi ulaşım rehberi de uygulamaya koyulacak çalışmalar arasında yer alıyor.
Londra’da, bunlara ek olarak altını çizmemiz gereken çalışmalar da pekâlâ var. Tech City Stars Project (Genç Yeteneklerin Yetiştirilmesi) bunlardan biri. Bu proje, şehrin 16-24 yaş arası gençlerinin işsizlik oranının yüzde 40’ı bulduğu ilçelerde geleceğin teknoloji liderlerini yetiştirmeyi amaçlayan çıraklık eğitimi çalışmasıdır. Gelişmekte olan teknoloji şirketleri için “yetenek havuzu” oluşturmayı planlayan çalışma kapsamında hızlandırılmış eğitimlerle genç kuşakların teknoloji şirketlerine kazandırılması amaçlanıyor.
Şehirdeki bir diğer önemli proje ise Akıllı Enerji Yönetimi Projesi. Bu çalışma, Londra’nın akıllı şehir olma yolunda en büyük adımlarından biri olarak gösteriliyor. Göteborg, Köln, Cenova ve Rotterdam şehirleriyle yapılan işbirliği neticesinde 2011 yılında AB çerçeve programları bünyesinde yürütülmeye başlanılan proje, ekonomik ve çevre dostu altyapı planlamalarıyla şehirlerin enerji dönüşümüne katkı sağlamayı amaçlıyor. Proje kapsamında düşük karbon salımı ve kaynakları etkili şekilde kullanma yolunda yapılan uygulama ve çalışma bulguları diğer AB şehirleriyle paylaşılıyor. Böylece diğer şehirlerin enerji dönüşümlerine yönelik planlamalara katkı sağlanması da hedefleniyor.
Masdar
Abu-Dhabi’ye 17 km uzaklıkta, geleceğin kenti olarak 2008 yılında tasarlanmaya başlanılan Masdar City, dünyanın en sürdürülebilir akıllı şehir projeleri arasında. Ortalama 20 milyar dolarlık yatırımla 6 kilometre karelik bir alan üzerinde kurulacak, Proje tamamlandığında 40 bin kişiye yaşam alanı ve 50 bin kişiye de çalışma alanı yaratması planlanıyor. 2025 yılında tamamlanması planlanan proje, büyük bir laboratuvar işlevi görmekte. Sürücüsüz yolculuk yapmaya olana sağlayan Personal Rapid Transit sistemi, rüzgâr enerjisinden doğal klima özelliği taşıyan rüzgâr kuleleri, güneş enerjisi ile çalışan araçlar, sıfır karbon salımı ve yüzde 80’lere varan elektrik ve su tasarrufu sağlama gibi önemli projeler var. Tamamıyla bütünleşmiş enerji, su, atık ve ulaşım sistem çözümlerini hedefleyen şehrin büyük bir laboratuvar olarak adlandırılmasının sebebi, şehrin her köşesinin farklı bir sistem ve uygulamaya ev sahipliği yapması.
Masdar’da yapılanların bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
-Masdar şehrinin girişimcileri, inşaat atıklarının yüzde 96’sının geri dönüşümünü sağlayarak, o malzemeleri şehrin yapılandırılmasında tekrar kullanmaya elverişli hâle getirdi.
-Masdar’da bireysel taşıma araçları PRT (Personal Rapid Transit), İtalyan otomotiv devi Zagato tarafından tasarlanıyor. Bu araçlar, güçlerini sahip oldukları bataryalardan alıyorlar ve istasyonlara geri döndükleri zaman otomatik olarak şarj oluyorlar.
-Masdar’da duvar izolasyon düzeyi, Amerikan Isıtma, Soğutma ve İklimlendirme Mühendisleri Derneği ( ASHRAE) tarafından belirlenen ideal ölçülerden üç kat daha fazla. Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki çöl iklimi kaynaklı maruz kalınan sıcak hava problemleriyle başa çıkmak için şehir bina yalıtımıyla ilgili çeşitli teknolojilere ayak uyduruyor. Tasarlanan bu dış cephe sistemleriyle binaların güneş ısısını alması ve yansıtması minimum seviyelerde tutuluyor.
-Fotovoltaik (güneş pili) panelleri ile ilgili en doğru seçimi yapabilmek için 35 farklı panel test edildi. Testlerin sonucu, çatıya monte edilen güneş pillerinin daha verimli sonuçlar doğurduğunu gösterdi. Bugün Masdar’daki binaların çatılarında güneş panelleri kullanılıyor.
Singapur
Hiçbir doğal kaynağa sahip olmayan Singapur, her daim teknolojik fikirlerle ayakta duran bir şehir-devlet. “Geleceğin Akıllı Adası” olarak tanımlanan Singapur’da nihai amaç, ekonomik büyüme değil; herkes için yaşam kalitesinin iyileştirilmesi olan anlayışı hayata geçirmek.
Singapur kendi bünyesinde doğal enerji kaynaklarına sahip olmadığı için, ihtiyacı olan enerjiyi karşılamak üzere ithal ettiği fosil yakıtları kullanıyor. Bu yüzden, Singapur’un enerji politikası, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine ve enerji gereksiniminin azaltılmasına dayanıyor. Singapur, yüzölçümü ve bulunduğu konum itibarıyla, alternatif enerji kaynakları konusunda çok fazla seçeneğe sahip değil. Muhtemel enerji kaynakları ise atıktan enerji eldesi, biyolojik yakıtlar, güneş enerjisi ve yapılması muhtemel olan nükleer enerji.
Binalarda enerji verimliliği planına (BEEMP) göre, Singapur’da yeşil ve akıllı binalarla ilgili kapsamlı projeler yürütülüyor. Bu plan, birçok programı bünyesinde barındırıyor. Binalarda enerji verimliliği planına göre ilk adım, enerji verimliliği standartlarının belirlenmesi ve bu binaların inşası esnasında bu kriterlerin sağlandığından emin olunması.
Küçük bir ada şehri olması, Singapur’un içilebilir su kaynaklarının kısıtlı olmasını doğrudan etkiliyor. Bu yüzden, Singapur su ihtiyacını karşılamak için yaratıcı çözümler bulmak zorundaydı. Bu bağlamda, yağmur sularının içme suyuna dönüşmesini sağlayan yapılar hayata geçirildi. Bunun dışında, Singapur deniz suyunu tuzdan arındırıp içme suyuna dönüştüren, ters osmoz (reverse- osmosis plant) teknolojisine de sahip.
Tokyo
2020 yılındaki yaz olimpiyatlarına ev sahipliği yapmaya hazırlanan Tokyo, çevre ve sürdürülebilirlik konularındaki çalışmalarını hızlandırmış durumda. Şehir; atık yönetimi, enerji tasarrufu ve karbondioksit emisyonunun azaltılmasına yönelik, binalarda enerji yönetim sistemleri ile enerji verimliliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynak kullanımının teşvik edilmesi gibi birçok uygulama geliştirdi.
Asya’nın önde gelen akıllı şehirlerinden olan Tokyo’nun vatandaşları için geliştirdiği akıllı mobil uygulamalarla da dikkat çekiyor.
1997 yılında imzalanan Kyoto protokolü gereğince Tokyo, CO2 salımını 2020 yılına kadar yüzde 25 düşürmeyi hedeflediğini ortaya koydu. Fakat 2013 yılında alınan verilere göre bu oran yüzde 3.1 artmış durumda. Şehrin akıllı enerji stratejileri; bu artışı, Fukushima felaketini ve üretim santrallerinin olumsuz çıktılarını gözeterek belirlenmiş. 2011 yaz ayında uygulamaya koyulan Acil Güç Tasarrufu programına göre; LED lamba kullanımının arttırılması, lambaların parlaklık standartlarının düşürülmesi ve aletlerin enerji tasarrufu modunda kullanılması gerek küçük ve büyük işletmelerin gerekse evlerin enerji kullanım öncelikleri arasında yer alıyor.
Hidrojen Toplumu
Güvenli, temiz, güvenilir ve ekonomik enerji sistemleri için Japon hükümeti, akademiden ve araştırma merkezlerinden endüstriyel gruplarla el ele vererek hidrojen kullanımını ön plana çıkardı. Hidrojen kullanımı kendi içinde birçok avantaja sahip: Ülke sınırları içerisinde üretilebilir olması, geri dönüşümü olmayan zehirli atık üretmediğinden çevreye duyarlı olması ve uygun bir teknolojiyle diğer yenilenebilir enerji türleriyle dengelenebilir yapıda olması gibi…
Bu kapsamda 2020 yılına kadar hayata geçirilmesi planlanan 3 proje söz konusu:
Hidrojen Enerjili Olimpiyat Köyü: Proje kapsamında hidrojen gücü, olimpiyatlar sırasında ev sahipliği yapılacak 17 bin sporcu ve diğer misafirlerin faaliyetlerini desteklemek üzere kullanılacak. Konutlar, tesisler, eğitim merkezleri ve otobüslerde hidrojen gücünden yararlanılacak. Köy, 2020 yılından sonra da bir üst sınıf yerleşim alanına dönüştürülecek.
Yakıt Hücreli Araçlar: 2020 yılına kadar 6 bin yakıt hücreli araç ve 35 istasyon hedefleniyor.
Konut Yakıt Hücresi Tabanlı Enerji Üretimi: 2020 yılına kadar 150 bin evi hedefleyen proje kapsamında, konut sektöründe hidrojen yakıt enerjisinden elektrik üretimi hedefleniyor.
Kaynak: www.akillisehirler.org